tag:blogger.com,1999:blog-42060224889056869452024-03-19T10:49:54.938+03:00Bir Entelin SayıklamalarıBana göre 'entel' kelimesi her şeyi bildiğini zannedip aslında hiçbir şey bilmeyen kişiyi ifade eder ve böyle biri olsa olsa sayıklayacağından; bu site de bir entelin sayıklamalarından oluşur. Entel benim, yazılar da yazıldığı anda aklıma gelen uçuk kopuk ifade biçimleri. Yine de okursanız memnun olurum.Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.comBlogger344125tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-18586110608092301072012-01-21T20:52:00.000+02:002012-01-21T20:52:11.739+02:00BLOG ADRESİ DEĞİŞMİŞTİRAz da olsa bu blogu tüm takip edenlere selamlar. Yaklaşık 1 ay önce yeni blogumu açtım ve artık yazılarıma orada devam edeceğim.
http:\\artunbotke.com
Yeni blogu; yeni yazıları daha kolay okumak ve eskileri daha düzenli halde tutmak için tasarlamaya çalıştım. Birkaç hafta içinde bu blogtaki tüm yazılar, yeni bloga yüklenmiş olacaktır. Saygılarımla bu blogtaki son yazımı noktalıyorum.Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-55840758451258978722011-12-24T01:11:00.000+02:002011-12-24T01:11:14.889+02:00The Breakfast ClubThe Breakfast Club'ı ilk defa izlediğim günü hatırlıyorum. Kendimi kötü hissaettiğim bir gündü ve birden filmi açıp izlemeye başlamıştım. Film bittiğinde kendimi daha iyi hissediyordum. John Hughes bana dokunabilmeyi başarmıştı.
1984 yapımı bu gençlik filmi, bir cumartesi okulda cezaya (detention) kalan 5 öğrencinin o günü nasıl geçirdiklerini anlatıyor. Karakterler rahatlıklar karikatürize Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-31418480429386472452011-12-20T23:41:00.001+02:002011-12-20T23:41:23.214+02:00Sinema Sinema #4One Day
Anne Hartaway ve Jim Sturgess’li bu romantik film, kendini çok
önemsemesinin kurbanı oluyor. Bir çiftin 20 yıllık inişli çıkışlı
ilişkilerini göstermeye çalışan film, sonuçta hiçbir şey gösteremiyor.
Bir-iki ufak gösterişi ve yerinde bir oyuncu kadrosu dışında gayet de
sıkıcı. Oysa ki eldeki fırsat iyi değerlendirilse, tadından
yenmeyebilirdi.
The Hangover Part II
İlk filmde, Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-11936529291508290412011-12-11T17:18:00.001+02:002011-12-11T23:25:45.544+02:002012 Oscar'a DoğruWarrior
Bu yılın boks temalı Oscar dramasına hoşgeldiniz. Bu sefer boks değil de MMA (Mixed Martial Arts) var ring içinde. Ring dışında da en koyusundan bir aile draması. Şöyle ki: Alkolik bir baba; onun öğretmenlik yapan, evli, bir kızı ölümcül hasta ve bu sebeple ringlere mecburen dönen büyük oğlu ile küçük yaşında annesiyle babadan ayrılmış, askerde kahramanlıklar yapmış, içi nefret dolu ve Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-45464867484071309812011-12-04T16:34:00.001+02:002011-12-04T17:55:10.942+02:00Scorsese'nin Sinema Aşkı: HugoScorsese çok özel bir yönetmen. Sadece filmlerini izlemeyip de onu biraz araştıranlar sinemayla her şekilde içli dışlı olduğunu bilir. Mesela Scorsese iki yılda bir müzik üzerine belgesel çeker (en son George Harrison Living in the Material World'ü çekti), eski filmlerin yenilenmesi sağlayan bir vakfı yönetir (Susuz Yaz ve Hudutların Kanunu da bu vakıf sayesinde kurtarıldı). Scorsese sinemaya Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-84350529773569172342011-11-29T22:05:00.001+02:002011-12-03T00:50:32.074+02:00Lütfi Ö. Akad'ın Ardından: Göç Üçlemesi
İki hafta önce Türk Sineması çok önemli bir kayıp yaşadı. 30 yılı aşkın süredir film çekmese de, eğitimci olarak sinemamıza hala katkı vermekte olan Lütfi Ö. Akad 95 yaşında aramızdan ayrıldı. Vesikalı Yarim filmiyle bende çok özel bir yeri olan Akad'ı, geçtiğimiz günlerde ünlü Göç Üçlemesi'ni arka arkaya izleyerek andım. Şimdi hem bu filmlere göz atalım hem de onlar yardımıyla Türk insanına Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-50921933301882940142011-11-27T15:52:00.005+02:002011-11-27T17:13:55.292+02:00Sinema Sinema #3In TimeAndrew Niccol'ün son filmi fikir olarak çok kışkırtıcı. Gelecekte, insanlar kollarında saatle yaşıyor. Para birimi, zaman! 25 yaşından sonra yaşlanmıyorsun ama saatin işlemeye başlıyor. Yeterli zaman kazanamazsan, yani saatin sıfırlanırsa, ölüyorsun. Çok rahat felsefi düşünmelere neden olabilecek bir fikir. Fahrenheit 451'de böyledir mesela ve çok sıkı bir bilm-kurgu klasiği olmuştur. Ama Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-60675283198789304342011-11-23T22:29:00.004+02:002011-11-23T23:40:46.097+02:00Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı HikayesiCelal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi, daha adıyla bile dikkat çekiyor ve absürdlüğü kullanarak bir şeyleri eleştireceğinin sinyallerini veriyor. Ardından afişini gördüğünüzde "Ben bu aileyi ters yüz edeceğim!" diye bas bas bağırıyor.Adana Altın Koza'dan bu yıl 'En İyi Film' ve 'En İyi Senaryo' ile dönen film, tahmin edeceğiniz üzere bir aile eleştirisi. Açıkçası ben, adından dolayı, Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-59447472507179402642011-11-20T00:50:00.005+02:002011-11-20T01:23:08.689+02:00Beni UnutmaIssız Adam, belki bir başyapıt değil ama Türk Sineması'nda bir milat oluşturduğu kesin. Bu milat, Türkiye'de gerçek ve sağlam bir aşk filmi yapılabileceğini gösteriyordu. Gerçi öncesinde de çok iyi aşk filmleri (Selvi Boylum Al Yazmalım, Vesikalı Yarim ve Kırık Bir Aşk Hikayesi aklıma ilk gelenler) vardı ama 95' yılında oluşan dönemsel geçişle eski dönem tamamen unutulmuştu. Issız Adam'dan sonra Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-14201141321555123612011-11-19T00:12:00.007+02:002011-11-20T00:50:23.301+02:00Gelecek Uzun SürerGelecek Uzun Sürer, kendisinden çok söyledikleriyle, anlattıklarıyla ve gösterdikleriyle akılda kalan bir eser. Bu, film aleyhine bir dezavantaj olarak algılanabileceği gibi, avantaja da dönüşebilir. Nitekim yönetmen Özcan Alper başarılı rejisiyle, çok sıkıcı ve anlamsız olabilecek bir filmi sizi durmadan düşünmeye zorlayan ve içinizde kızgınlık ve öfke dahil çeşitli duyguları oluşturan bir filmeArtun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-6594009891507182992011-11-13T19:17:00.007+02:002011-11-13T23:08:26.958+02:00Sinema Sinema #2Contagion"Dünya küçük bir köy." derken bu cümlenin anlamını da düşünüyor muyuz acaba? Yüzölçümü aynı kalsa da iletişimi, ulaşımı gittikçe kısalan bir dünya bizimki. Her ne kadar bunun pozitif anlamları üzerinde yoğunlaşsak da, negatif etkileri de mevcut. Steven Soderbergh'ün son işini izlerken aklıma ilk bu geldi. Bir hastalığın ilk başlangıcını bulmak artık o kadar zor ki! Dünya üzerinde saatte Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-30828705347794940062011-11-08T17:30:00.007+02:002011-11-13T16:48:09.956+02:00Sinema SinemaUzun zamandır film izleme konusunda ne kadar tembelsem, filmler hakkında yazmak konusunda daha da tembelim. O yüzden bundan sonra başlığı 'Sinema Sinema' olacak yazılarda izlediğim çoğunlukla yeni (bazen de eski) filmleri yazacağım. Başlıyoruz!!!!Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 2Bu kadar iyi bir ilk bölümden sonra ancak bu kadar kötü bir son gelebilirdi. İzlediğim en kötü Harry Potter Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-58061737874010048052011-11-06T16:06:00.006+02:002011-11-07T23:35:55.745+02:00Arkadaşlık ÜzerineBu sefer arkadaşlık üzerine yazmak istiyorum. Çünkü çok mühim bir mesele. Sosyal bir varlık olan insanın ilk yaşlarından itibaren edindiği ve zaman geçtikçe sayısında değişiklik arz eden bir ilişki.Çeşitli kalıplara ayırabileceğiniz gibi (çocukluk, okul, iş, vb.) çeşitli kelimelerle sınıflandırabileceğiniz (kanka, dost, panpiş, vb.) bir kavram. Son 1 yıldır üzerine çok düşündüğümü belirtmeliyim: Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-88747755194299070402011-11-06T15:19:00.005+02:002011-11-06T15:55:48.021+02:00GülümseyinBu bayram gününde size tek bir şey diliyorum: Gülümsemenizi. Gülümsemek, çok özel bir harekettir, daha özelinde bir jesttir. Olay, sadece dudak ve çevresi kasların uygun bir şekilde kasılması değildir. İçinizdeki pozitif enerjinin bir yansımasıdır, gülümseme. İnsanın kalbinden geçenlerin bir türlü aynasıdır.Ben, bir insanın önce gülümsemesine bakarım. Çünkü geçmişi, altyapısı, ünvanı, dili, dini,Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-78648262008690290052011-10-24T20:56:00.007+03:002011-10-25T23:27:45.256+03:00Cannes Filmleri ÖzelCannes'a gitmek her ne kadar kısmet olmadıysa da bir gün bu blogta canlı canlı Cannes izlenimleri de görürsünüz elbet. Şimdilik vakit geç de olsa izlediklerim hakkında bir yazı yazmak istedim. En İyi Erkek'i alan The Artist'i geçen hafta yazmıştım. Onun haricinde diğer ödül alanlar şöyle:Bir Zamanlar Anadolu'da :Geçen hafta Bursa'ya giderken Nuri Bilge Ceylan'ın kurgu günlüğünü okudum, Altyazı Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-80035989945264187432011-10-19T22:24:00.003+03:002011-10-19T23:23:38.394+03:00Entellik ÜzerineCumartesi gecesi, Woody Allen'ın son filmini izliyordum. Zengin, havalı ve günlük hayattan hoşlanan bir kızla nişanlı 'entel' birinin hikayesini anlatıyordu. Zaten Allen'ın çoğu filmi, kendisi gibi enteller hakkındadır. Mesela iki önceki filmi olan Whatever Works, yaşlı bir entelin hayatla çekişmesinden ibarettir.Her neyse, filmde Owen Wilson'un oynadığı (aslında Allen'ın alteregosu olan) Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-68354100926782812632011-10-18T21:59:00.012+03:002011-10-19T00:00:14.674+03:00Tiflis Notları - 2. ve Son KısımHostelde biraz dinlendikten sonra arkadaşımız Soppa ile buluşmak için Freedom Square'e (Barış Meydanı) doğru yola koyulduk. Soppa'yı İstanbul'da tanımıştık, can dostum Müge'nin arkadaşı olarak Engin'de 10 gün kalmıştı. Blogta da bahsettiğim Bir Yaz Gecesi'nde o da bulunuyordu.Soppa ile buluştuktan sonra yemek için mekan aradık lakin festival yüzünden adım atacak yer yoktu. Sonra Soppa ve arkadaşıArtun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-60012936886687090812011-10-17T00:00:00.003+03:002011-10-17T00:55:24.013+03:00Filmekimi'nde İzlediklerimWe Need to Talk About Kevin :Öyle bir çocuk düşünün ki daha doğduğu andan itibaren hayatını, annesine zülmetmek üzerine kursun. Öyle bir anne düşünün ki bu garip çocuğa devamlı taviz versin ve yaptığı her yanlışı kendine yorsun. Lynne Ramsay'in filmi bu iki karakterin dinamiğini izliyor. Zamanda ileri-geri atlayarak ikilinin sıra dışı ilişkilerini olabildiğince tarafsızca masaya yatırıyor. Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-26165860340495274712011-10-16T15:01:00.009+03:002011-10-16T22:44:58.822+03:00Tiflis Notları - 1. KısımGezimizin başı haziran ayında bir gece başlıyor. Saat 11'i geçerken Engin beni arayıp "Artun, ucuza bilet buldum! Gürcistan'a gidelim mi?" diyor ve 20 dakika içinde 4 ay sonrasına 3 tane gidiş-dönüş Tiflis bileti alıyorum Pegasus'tan. Uçuş tarihinden 2 gün önceye kadar da hiçbir şey yapmıyoruz, bu yolculuğa dair. Bir önceki gün, sadece hostel rezervasyonumuz yapılıyor.8 Ekim'de TSİ 02.00'da Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-39770066622338319682011-10-05T23:27:00.003+03:002011-10-05T23:51:36.676+03:00Elma Cafe'de 2. Sınıf Muamele!Bu blogu daha çok beni zaten tanıyanlar okuyor, dolayısıyla spastik engelli olduğumu da biliyorlar. Başıma engelli olmamdan ötürü bir sürü olay geldi. Çoğunu kimse bilmez, zaten üzerinde durulmayacak durumlardır. Ama bundan sonra, bazı uç olayları buraya yazacağım. Çünkü bunlar öncelikle insanlığıma yapılmış saldırılardır ve bunları sadece benim başıma geldiği için değil, diğer insanların da Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-85549265964490624722011-09-28T21:46:00.003+03:002011-09-28T23:07:56.481+03:00Benim En İyi 10 Türk Filmimİlgilenenler zaten çoktan duymuştur, Sinema dergisi 'En İyi 100 Türk Filmi'ni seçiyor. Kapanmadan önce Empire Türkiye de böyle bir seçime niyetlenmişti. Darısı Sinema ekibineymiş.Dergi ekibi ünlü sinema tarihçisi Agah Özgüç'e 350 filmlik bir liste hazırlatmış. Oy kullanacaklara da 10 tanesini sırayla belirleyin demiş. Yani filmleri kafanıza göre seçemiyorsunuz. Ama açıkçası liste de gayet uygun Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-26851207837892966492011-09-05T19:16:00.002+03:002011-09-05T23:00:58.769+03:00Tatil Notları2010-2011 çalışma sezonu benim için çok yoğun geçti. Yeniden İstanbul'a geldim, eve taşındım, evi oturttum, yeni iş, yeni görevler, yeni arkadaşlar, kendi arama, bulma, yeni fikirler-olaylar, vb... Yani fiziki, ruhi ve zihnen yoruldum. Bu yüzden 2 hafta 'normal hayatın dışına çıkma' tatilim çok zekiceydi ve başarılı sonuç alındı.Tabii herkesin Kuşadası gibi, uzak bir limanda olmuyor. Bu bakımdan Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-63885012210307173942011-08-26T14:44:00.002+03:002011-08-26T16:34:42.024+03:00Biraz da Müzik!Ne zamandır müzik hakkında yazmıyorum. Biraz da son zamanlarda dinlediğim türlerden, şarkıcılardan ve müzik olaylarından bahsedelim. Aralara da streamler koyup keyiflenelim.
Gürol Ağırbaş adını duyanınız azdır. Kendisi bu ülkenin yetiştirdiği en iyi müzisyenlerdendir. Kaliteli albümlerin, şarkıcıların arkasında onun adını görebilirsiniz. Ağırbaş, son birkaç yıldır ilginç bir proje yürütüyor: Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-91974944188457714652011-08-25T14:17:00.002+03:002011-08-25T15:09:29.434+03:00Somali ve PKK Bombalamaları HakkındaTatile çıktığım günlerde bir Somali sevdası almış başını gidiyordu. İnsan ne yapacağını şaşırıyor inanın. Gülse mi, ağlasa mı? Başbakan ve heyeti yanına işkadınları, işadamları ile Nihat Doğan, Ajda Pekkan, vb. şarkıcıları almış, Somali'yi ziyaret etmişler, bu mübarek Ramazan ayında. Zaten erdem olarak nitelendirilen bazı eylemlerin, Ramazan ayına özel yapılması can sıkarken (diğer 11 ayda Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4206022488905686945.post-27052299862289438622011-08-23T17:58:00.003+03:002011-08-23T18:03:51.929+03:00Neden Türk Dizisi Seyretmiyorum?Türk dizisi seyretmemek, kimileri için özünü inkar etmek, kimileri içinse elitist olmakla eşdeğer. Ben bu iki yaklaşımı ve hatta yapılan diğer mesnetsiz yaklaşımları da reddediyorum. Çünkü ortada ciddi bir anlayış eksikliği var bence.
Bir kere şunu belirtmem gerek, dilediğiniz kadar ‘entel’ yaftası yapıştırın bana ama kendimi standart bir Türk insanından farklı görüyorum. Bu, bir aşağılama Artun Bötkehttp://www.blogger.com/profile/01921806164776528751noreply@blogger.com0