- 2010-2011 çalışma sezonu benim için çok yoğun geçti. Yeniden İstanbul'a geldim, eve taşındım, evi oturttum, yeni iş, yeni görevler, yeni arkadaşlar, kendi arama, bulma, yeni fikirler-olaylar, vb... Yani fiziki, ruhi ve zihnen yoruldum. Bu yüzden 2 hafta 'normal hayatın dışına çıkma' tatilim çok zekiceydi ve başarılı sonuç alındı.
- Tabii herkesin Kuşadası gibi, uzak bir limanda olmuyor. Bu bakımdan çok şanslı olduğumun da farkındayım.
- Kuşadası, son 10 yıldır hep aynı ve artık değişmeyecek de: Sessiz, sakin, harika bir denizi var (Kadınlar Denizi), gece hayatı minimal.
- Tabii bu, evi olanlar için geçerli. Otele geleceklerin son tercihlerindendir çünkü dağınıktır, şehir planlaması berbattır, eğlenilecek yer nerdeyse yoktur ve doğal olarak popüler değildir.
- Bu yüzden de en parasız turist buradadır. İngiliz-Alman görürseniz, zaten evleri vardır onların.
- Bu sebepler yüzünden merkeze 3 kere indim 15 gün içinde. Hepsinde de yapılacak bir şey vardı. Hiçbir zaman öylesine adaya (merkeze 'ada' denir) inilmez Kuşadası'nda.
- Günlerim, uyuyarak, kitap okuyarak, yüzerek, geyik yaparak geçti. Tam istediğim gibi.
- Kuşadası'ndaki çevrem beni devamlı kitap okuyan biri sannediyor! Halbuki Kuşadası hariç pek okuyamıyorum.
- İlber Oltaylı'nın röportaj kitabını okudum. Tarih üzerine düşünceleri, fikirleri ve saptamaları gayet sıra dışı. Ama günümüze bakışı gayet sıradan. Zıtlıkların bir arada bulunuşuna harika bir örnek. Kesinlikle incelenmesi, feyz alınması gereken biri.
- 3 ay önce başladığım Yoga Nedir? Ne Değildir? kitabını orada bitirdim. Bitirdikten 3 gün sonra, okuduğum fenomenlerden birine gözümle şahit oldum:
- Dilediğiniz ağırlıkta birini (abartabilirsiniz) sadece işaret parmaklarıyla 4 kişi kaldırabilir mi? Cevabı evet! Odaklanmanız kafi!
- Bundan sonraki amaçlarımdan biri zihnimi dizginleyebilmek. Bunu başaran biri her istediğini yapabilir. Hem de her istediğini!
- Hiçbir teknoloji olmadan da eğlenebilineceğinin kanıtı gecenin bir vakti, bir masa etrafında Vampir oynamaktır. "Bana sinsi sinsi bakmayın. Ben basit bir köylüyüm!"
- Ya da kabak oynamak! "Ektim, biçtim 6 kabak oldu?" "6 kabak olmaz!" "Kaç kabak oldu?" "2!"
Bana göre 'entel' kelimesi her şeyi bildiğini zannedip aslında hiçbir şey bilmeyen kişiyi ifade eder ve böyle biri olsa olsa sayıklayacağından; bu site de bir entelin sayıklamalarından oluşur. Entel benim, yazılar da yazıldığı anda aklıma gelen uçuk kopuk ifade biçimleri. Yine de okursanız memnun olurum.
5 Eylül 2011 Pazartesi
Tatil Notları
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder