20 Eylül 2010 Pazartesi

5x2 - Evlilik Üzerine

Artık yaş kemale ermeye başladı ya, evlilik konusu daha çok gündeme geliyor artık. İstemesem bile karşıma çıkıyor pat diye. Artık umursamıyorum lakin daha fazla düşünüyorum "Evlilik nedir?", "21. yüzyılda evlilik nasıldır?", vs...

Dün François Ozon'un 5x2'sini izledim. Gösterime girdiğinden beri bildiğim, kah izlemekten vazgeçtiğim kah izlemem gerektiğini hissettiğim bir filmdi. Sonunda izlemekten memnun kaldığımı söylemeliyim. Ama harika bir film olduğundan değil. Gayet izlenebilir ama çok da aham şaham olmayan bir film.

Filmin olayı, modern evliliğe gayet tarafsız bakabilmesi. Bu açıdan, önem arz ettiğini bile iddia edebilirim. Çünkü kim ne derse desin, 'evlilik' artık hiç de eskisi gibi değil. 20-30 yıl öncesinin ataerkil yapılı evliliklerinin tarihe karıştığını söyleyebilir. Tabii, bunu toplumun belli bir kesmi için söylüyorum. Diğer türlü "Ya yüzde %58 hayır kim dedi?" diyen gruba katılırım ki hiç niyetim yok.

Film, bir evliliğin 5 önemli aşamasını tersten gösteriyor. Önce çiftin boşanmasını izliyoruz. Sonra sırayla farklı düşünceler beslemeye başladıkları günü, oğullarının doğumunu, düğünlerini ve en sonda da tanıştıkları günü seyrediyoruz. Ama her birinde normalden farklılıklar göze batıyor, bizim bildiğimiz evliliklere ne kadar benzese de önce, sahnelerin sonunda farkları görüyoruz.

Aslında sorun, bizim normali tanımımızdan kaynaklanıyor. Nedir normal bir evlilik? Flört dönemi, evlenme süreci, düğün, gerdek, balayı, birbirine alışma, çocuk, ..... Bu mudur yani? Her evlilik ille de böyle olmak zorunda mıdır? Yoksa toplum bize bu kalıpları uymaya mı zorluyor?

Mesela filmde, çiftimiz normal bir süreçten geçiyor gibi. Gayet eğlenceli bir düğünle evleniyorlar mesela. Otelde yukarı çıkıyorlar. Gerdek vakti. Gelin banyoya soyunmaya gidiyor. Bir geliyor ki adam uyumuş. Bir detay ama önemli bir detay. Arkadaşlarımla birkaç kez konuşmuşluğum vardır. Düğün günün, inanılmaz yorulacaksın, bir de üstüne ilk seferinde (gerçi artık azaldı ama) performans göstereceksin. Terli bir vaziyette, bitap halde. Ama toplum senden çarşafta kan istemez mi?

Bana kalsa çözüm basit, ikisi de uyur, günlerin sonu gelmiyor ya. Ama çoğunluk böyle düşünmüyor, hele Türkiye'de. Bu da toplumda yabancılaşmayı, farklılaşmayı ve daha önemlisi güvensizliği doğuruyor. Birbirine güvenmeyen kişiler, çift olmaya çalışıyor, evlenmeye, yuva kurmaya çalışıyor. Önceleri -mış gibi yapılıyor. Düğün istenmese de karşı taraf ister deyip yapılıyor en ufak örneği. Ödünler verildikçe kişiliğinden uzaklaşıyor birey ve o birey, hasbelkader, bir yerde karşılık göremezse çöküş başlıyor. Bu sefer o ödünler bir sorunlar yumağı olarak önünüze düşüyor ve o yumağı her fırlattığınızda yuvarlanıp, büyüyüp geri dönüyor. İşte o zaman dönüşü olmayan yola giriliyor. Eskiden kadın o yumağı, kendi aleyhine hasır altı ederdi. Artık yok öyle bir şık ki doğrusu da bu.

Filmin 3. bölümünde doğum sırasında adamın hastaneye gitmemesi bunun yalın bir örneği. En sonunda gittiğinde işim vardı, diyebiliyor ama karısına karşı sadece. Ya kendisi? Kendisi o yalana inanabiliyor mu?

5x2, durup düşünmemiz için önemli kelamlar ediyor, fazla göze sokmadan. 21. yüzyıl toplumunda bireyi, onun karşı cinsle ilişkisini, bunun ona getirisini göstermeye çalışıyor sadece. Nutuk atmaya çalışmadan veriyor, gerekli yerleri biz dolduralım istiyor. Çünkü her birimiz farklıyız ve ilişkilere bakış açımız da farklı.

Filmi izlerseniz, boşanma ve nikah sahnesine dikkat etmenizi isteyeceğim. Çok önemli bir detayı vurguluyor Ozon bu sahnelerde. Benim de dikkatimi 1 yıl önce çeken çok enteresan bir detaydır.

Hiç yorum yok: