9 Şubat 2010 Salı

Benden Şarkılar - 2

2. şarkım, aynı zamanda 1 yıldan uzun zamandır cep telefonu melodimdir. Hayat tarzımı gösteren başka bir şarkıdır. Joan Jett'ten geliyor...

Bad Reputation

I don't give a damn 'bout my reputation
You're living in the past it's a new generation
A girl can do what she wants to do and that's
What I'm gonna do
An' I don't give a damn ' bout my bad reputation

Oh no not me

An' I don't give a damn 'bout my reputation
Never said I wanted to improve my station
An' I'm only doin' good
When I'm havin' fun
An' I don't have to please no one
An' I don't give a damn
'Bout my bad reputation

Oh no, not me
Oh no, not me

I don't give a damn
'Bout my reputation
I've never been afraid of any deviation
An' I don't really care
If ya think I'm strange
I ain't gonna change
An' I'm never gonna care 'Bout my bad reputation

Oh no, not me
Oh no, not me

Pedal boys!

An' I don't give a damn
'Bout my reputation
The world's in trouble
There's no communication
An' everyone can say
What they want to say
It never gets better anyway
So why should I care
'Bout a bad reputation anyway

Oh no, not me
Oh no, not me

I don't give a damn 'bout my bad reputation
You're living in the past
It's a new generation
An' I only feel good
When I got no pain
An' that's how I'm gonna stay
An' I don't give a damn
'Bout my bad reputation

Oh no, not me
Oh no, not
Not me, not me

Youtube linki de budur:
http://www.youtube.com/watch?v=5RAQXg0IdfI

Doludizgin Hayatım

Vay canına! Son 10 günde yaşadıklarım beni biraz aştı. Durmaksızın yeni haberler, yeni olaylar oluyor. Kötü bir olay yok, Allah’a şükür ama hayal kırıklığı diz boyu. Bilhassa profesyonel yaşamımda ilginç gelişmeler yaşıyorum. Ne yazık ki burada sizinle paylaşamıyorum ama çok isterdim, inanın. Hatta bu gelişmelerden bahsetmek bile ne kadar akıl karı bilemiyorum. Gerçi, bu blogu işten okuyan hiç kimse yok ama okuyacakları tutar. Onu bırakın, profesyonel yaşamımı sanal ortamda yazmak etik gelmiyor. Her ne kadar o da yaşamımdan bir parça olursa olsun.

Onun için iş harici olaylara bir göz atalım:
  • 10 gün önce yağan sağanak yağmur, Bursa Belediyesi'nin barajları açma kararı ve bir gecelik elektrik kesintisiyle birleşince evin bodrumuna ciddi bir şekilde su basmasını sağladı. Maddi hasar yaşanmadı ama sinir bozukluğu had safhadaydı. Sonuçta acil olarak kiraya çıkmaya karar verildi. Ev de 1-2 yıla satılacak. Bugün yeni ev tutuldu. FSM üzerinde geniş bir apartman katıymış. Banliyöcülükten şehir hayatına geri dönüyoruz. Hoş, yine şehir merkezinde değiliz ama en azında gece 11 gibi hayat durmuyor.
  • Lost bomba bir bölümle başladı. Bayağı heyecan kattı hayatıma. Her çarşamba Lost günü artık. Gerçi final pazartesi olacakmış.
  • Caprica da başladı, Battlestar Galactica'nın spin-off'u. 2. bölüm vasattı ama 3. bölüm umut verdi. Böylece bilim-kurgu dizisi eksiğim de giderildi.
  • İlk defa Suare'ye gittim. Mekanı çok beğendim, konser için çok uygun, geniş ve yüksek olması çok önemli artılarından. Tabii uçmuş içki fiyatları cüzdan yakıyor ama değer.
  • Sertab Erener'i ilk defa canlı izledim. Müthişti. Performans 10, seyirci hakimiyeti 10. Eksik düşünmeye çalışıyorum, bulamıyorum.
  • Sarp Maden'in yeni albümü çok hoş. Caz severler kaçırmasın!
  • House M.D.'nin son bölümü enfesti. 6. sezonda harikalar yaratan tek dizi herhalde.
  • Son olarak cumadan itibaren 5 gün İstanbul'dayım. Güzel geçeceğini hissediyorum. Mesela pazar boğazda yürüceğim. Gerçekten rahatlatıcı olacak!

5 Şubat 2010 Cuma

Benden Şarkılar - 1

Bundan sonra sevdiğim şarkıların sözlerini de koyacağım bu bloga. Amacım beni daha iyi tanımanız. Her ne kadar kaç kişinin okuduğunu bilemesem de sizi gerçek arkadaşlarım olarak görüyorum. Çünkü hayatınız boyunca beni görmediniz ama burada beni okuyabiliyorsunuz. Benim için önemli bir detay, paylaşmak istedim.* Bu arada, şarkı sözleri de beni yansıttığına inandığım, zaman geçtikçe dinlemekten bıkamadığım şarkılara ait olacak. Saygılarla.

İlk şarkı sözü Müfide İnselel'den geliyor. Hayata bakışım diyebileceğim bir parça:

Yok Öyle Bir Sevgili

Geceyi gündüz eden,
Güvenen güvendiren,
Ama gücendirmeyen,
Yok öyle bi sevgili...

Gönlünü hoş eyleyen,
Koşulsuz, şartsız seven,
Özenen, hep hoşgören,
Yok öyle bi sevgili..

Kaldı ki,
Bu ben de değilim ne yazık ki..

Yalnız, sen olduğun için seven seni,
‘Susmak erdemdir’ diyebilen biri,
Bir ömrü, aynı yastıkta eskitecek gibi,
Ama yok ki, yok öyle bi sevgili..

Ne çok şey istiyoruz,
Aslında çook, çok, çok,
Ama yok öle bi sevgili,
Yok ki de yok!!!

*: İçinizden "Bu adamın arkadaşları blogunu okumuyor mu?" diyebilirsiniz. Birkaçı okuyor ama okumayanlara da darıldığımı zannetmeyin. Kaç kişi blog okuyor ki Türkiye'de benim onları yargılamaya hakkım olsun.

3 Şubat 2010 Çarşamba

Bir 'Oscar Adayları' Yorumu

Oscar adayları açıklandı dün itibariyle. Taze taze de yorum yapmak lazım. Hala izlemediğim adaylar olsa da ileride düzeltmek kaydıyla birkaç kelam edeyim:

Pek sürprizin olmadığı bir yıl. Ödüllerde de pek sürpriz olmayacak gibi. Şahsen Oscarların kimlere gideceği çok açık. Sürpriz olur mu? Zor ama 1 dalda belki yaşanır.

Aşağıda dalları sıralarken önce gönlümden geçeni, sonra muhtemel kazananı yazacağım. Netteki bilumum yerde kazanan listesi aynı olacak, şimdiden söyleyeyim:

Film: Gönlümden A Serious Man geçiyor ama imkansız. Olası adaylardan Up in the Air demek isterdim ama açık ara Avatar gecenin kazananı olacak. Pek de yanlış seçim olmayacak, 2009 deyince akla gelen 5 filmden biri ve 3B filmlerinin kapısını açan film.

Bu arada 10 filmin aday gösterilmesi çok saçma olmuş. Zaten yönetmeni aday olmayan film kazanan olamayacak, böylece 5 film direkt eleniyor. Ne anladım bundan ben? Sırf The Blind Side, Up ve District 9’ın gönlü hoş olsun diye bu yapılmamalıydı. Diğer direkt-kaybedenlerden A Serious Man ile An Education açısından iyi oldu ama daha çok izlenecekler ama popcorn izleyicisi yine Coenleri çakamayacak.

Yönetmen: Reitman veya Tarantino demek çok isterdim ama Bigelow alacak. Çünkü filmi çok iyi, yetenek isteyen bir iş çıkarıyor, geçmiş filmleri de gayet iyiydi (ama gören olmadı) ve en önemlisi tarihte ilk kez bir kadın bu ödülü havaya kaldıracak. Gerisi boş.

Erkek: Daha izleyemedim ama Jeff Bridges alacak. Banko! Harika bir kariyerden sonra yakışacak da! İzlediklerimden Clooney derdim ama olmayacak.

Kadın: Nedense herkes Sandra Bullock alacak diyor. Anlayamadım gitti. Fena oynamıyor, tamam da ödülü alacak kadar iyi değil! Kalbimden Carey Mulligan geçiyor. Sürpriz çıkabilir bu kategoride, benden demesi. Çünkü Gabourey Sidibe harika oynadı bu yıl ve akademi bu rolleri çok seviyor.

Yardımcı Erkek: Christopher Waltz havada karada alacak. Diğerlerinin şansı bile yok.

Yardımcı Kadın: Bu kategoride 3 aday izleyebildim şimdiye kadar. Kalbimden Anne Kendrick geçiyor ama Mo’nique alacak. Çünkü o gece Precious’un tek ödülü bu olacak.

Yabancı Film: Das Weisse Band bence 2009’un en iyi filmiydi. Bana kalsa en iyi filmi de buna verirdim. O kadar muhteşem bir film. Gecede kazanan kesin o olacak çünkü akademi Haneke’yi onurlandırmak isteyecek. Yerden göğe kadar da haklılar. (Biz bunun karşısına Güneşi Gördüm’le çıktık, şaka gibi ya!)

Orijinal Senaryo: Tartışmaya açık ama içimden bir ses A Serious Man diyor. Galiba kazanan da o olacak!

Uyarlama Senaryo: Up in the Air veya An Education alır. Ben birincisini istiyorum ama ikincisi alacak ki o da iyi seçim.

Animasyon: Ben Fantastic Mr. Fox’un almasını istiyorum, o da olmadı The Princess and the Frog almalıydı. Ama ne yazık ki sadece 5 dakikası harika olan Up alacak. Neredeyse Pixar’dan nefret ettirecekler insanı.

Teknik dallarda Avatar ve The Young Victoria süpürür diyorum ama emin olamam. İkisi de bence bulundukları dallarda tekler. Sadece kurguda The Hurt Locker ile görüntü yönetiminde Das Weisse Band, Avatar’ı zorlayabilir.

Bu arada akademinin (500) Days of Summer ile Moon’u görmemesini kınıyorum!