28 Kasım 2007 Çarşamba

Yumurta

Semih Kaplanoğlu merakla değil ama ilgiyle takip ettiğim bir yönetmen. Her filmiyle beni ikilemde bırakan biri çünkü tamamen sanat sineması yapıyor. Bundan kastım tamamen içinden gelen, imgelere dayalı, öyküye yaslanmayan, minimal bir sinema yapışı. İlk filmi olan Herkes Kendi Evinde’nin özel gösterimine katılmıştım, bu filmle bile farklı olduğunun altını çiziyordu fakat öyküye de dayanan ve belki de bu yüzden ikinci filmiyle bile bu yapıdan 180 derece dönmesine sebep olan bir filmdi. İkinci filmi Meleğin Düşüşü’nü izlemek bu yaza kısmet oldu çünkü imgeye dayalı bir film olduğunu biliyordum ve bu beni pek cezp etmiyordu. Yine de izlediğimde farklı duygular barındıran, sıkmayan bir film olduğunu gördüm. Yeni filmi Yumurta ise ikinci filmi bir adım daha ileriye taşıyor. Bu tarz filmlerin en önemli handikaplarından sıkıcılığı önlemesinin yanında bir şeyler de anlatıyor ve bu şeyler, filmin can damarını oluşturuyor.
Film mekan olarak köşede kalmış bir kasaba olan Tire’de geçiyor. Böyle bir kasabadan çıkıp şair olan Yusuf’u ana düzleme yerleştiriyor. Rotasını ise annesinin ölümüyle kasabasına geri dönmesi oluşturuyor. Daha Yusuf’un önceki hayatını bilemiyoruz (ileride gösterilecek Bal ve Süt’te izleyeceğiz) ama daha ilk plandan itibaren Yusuf’ta bir bıkkınlık seziyoruz. Bu bıkkınlık kime karşı, belki birine ya da hayata bilemiyoruz. Yusuf, kasabasına dönünce kendini adet ve göreneklerin içinde buluyor. Bunlar büyük şehirde artık olmayan, Tire gibi köşede kalmış yerlerde devam eden ritüeller. Bunlarla Yusuf, yeni bir sürecin içine sürükleniyordu. Bir yandan çocukluğundan gelen anılarla yüzleşirken, diğer yandan bugünün sıkıntılarını yaşıyor. Annesine bakan akrabası Ayla ise bu sürece katılan bir element haline geliyor. Böylece Yusuf’un hayatında bizim göremeyeceğimiz yeni bir dönem başlıyor.
Yumurta minimal sinemanın görebileceğiniz en katıksız örneği. Doğal oyunculukları, gerçek mekanları, basit ama sağlam senaryosuyla istediğini yapabilen bir film. Bu akımın diğer örnekleri olan Nuri Bilge Ceylan ve Zeki Demirkubuz filmleriyle kimi zaman çakışan (bilhassa Uzak ile) ama kendine ait özgün bir dil yaratabilen bir film izliyoruz. Kaplanoğlu muhtemelen yukarıda andığım iki isim ve Reha Erdem ile Türk Sineması’nın bağımsız kanadını oldukça sağlam bir temel üzerine kuruyor. Sırf bu temelin nasıl oluştuğunu görmek için bile Yumurta görülmeli.
Oyuncular: Nejat İşler, Saadet Aksoy, Ufuk Bayraktar, Tülin Özen, Gülçin Santırcıoğlı, Kaan Karabacak, Semra Kaplanoğlu – Görüntü Yönetmeni: Özgür Ekin – Senaryo: Semih Kaplanoğlu, Orçun Köksal – Yönetmen: Semih Kaplanoğlu
**** G.T.: 9 Kasım Y.T.: 27 Kasım

Hiç yorum yok: