6 Eylül 2009 Pazar

Şefin Tavsiyesi: Thursday

3 hafta önce filandı galiba. Ofiste çalışıyorum, sanırsam proje üzerine şefle konuşuyorum konu bir anda sinemaya döndü (farklı bir şekilde de cereyan etmiş olabilir, hafızam muğlâk), şefim bana Thursday’i önerdi. Daha önce duymamışım ki pek hayra alamet değildir şahsım adına. Imdb’den baktık, Mickey Rourke, Aaron Eckhart, Thomas Jane filan oynuyor. Tür aksiyon. Seyrederim, dedim.

Bugün izleyeyim dedim. Pazar akşamı çünkü ve çok ağır takılmamam gerekiyor. Artık yaşlandık, günde bir ciddi film yetiyor artık. Günlük hakkımı da 31’ yapımı Frankenstein’la doldurmuşum zaten.

Filmi eğlenceli bir kara komedi olarak tanımlayabiliriz. 80’lerin sonlarında sayısı gittikçe artan bir türdür kendileri, 90’larda altın çağını yaşamıştır. Tarantino ile güzel bir zirve yapmıştır, Altın Palmiye bile almıştır bu tür. 2000’lerle beraber dozu abartıya kaçan şiddet ve hız oranıyla beraber pek rağbet görmez olmuştur. Yanlış hatırlamıyorsam, son örneklerinden biri Shane Black’in Kiss Kiss, Bang Bang’i olmuştur. Zaten bir türe en fazla 15 yıl ömür biçen Hollywood sineması adına makul bir süredir.

Film, eski bir uyuşturucu satıcısının, işten ayrılıp temize çıkmasından 5 yıl sonra başına gelen cehennemvari bir günü anlatıyor. Bol şiddet, bol gevezelik, salak hareketler mevcut. Tabii akla hemen Tarantino geliyor ki ciddi anlamda bu türün başyapıtları onun elinden çıkmadır. Yönetmen Skip Woods neyi amaçlamış tam emin değilim ama film, haddinden fazla Tarantino koktu bana. Ha eğlenceli, yer yer komik ama son kertede inandırıcılıktan uzak. Çünkü Woods zeki dolu hamlelere gelince sıradanlaşmaktan kurtulamıyor. Mesela Bob Marley çakması herifin, adamımızı vuracakken bir telefonla raggae yapmaya kalkışması oldukça bayağı bir senaryo hamlesi. Hele bundan çok daha zeki filmleri izledikten sonra hiç çekici gelmiyor.

Bu arada Woods’un filmografisi çok sakin. Bu film dışında yönetmenlik yapmamış lakin çekilmiş 4 senaryosu var: Swordfish (ilk izlediğimde çok sevmiştim, tabii o zamanlar toyduk; şu an aklımda sadece iki sahnesi mevcut: Halle Berry’nin göğüsleri ve Matrixvari bir patlama sahnesi), Hitman, X Men Origins: Wolverine (o da hoş bir eğlencelikti) ve 2010’da izleyeceğimiz The A-Team (gaza gelip belki giderim). Ezcümle, çok üst düzey işler yapmamış.

Her şeye rağmen bir Pazar akşamı için gayet iyiydi. Aaron Eckhart’ı böyle tiplerde izlemeyi seviyorum. Kız da fena değildi. Daha ne olsun! Teşekkürler şef! (Sana Lock, Stock and Two Smoking Barrels’ı öneriyorum, bir de bunu izle ve zeki kara komedi nasıl yapılır gör. Gerçekten aşık olacaksın!)

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Artuncum senin tavsiyeni kesinlikle seyrederim, sen merak etme :)

Aslında senin yarın kadar bir sinema takipçisi değilim ama bu film beni de baya bir etkilemişti. Çünkü gerçekten bir kara komedi gibi geliyor en başlarında. Ama bir bakıyorsun ki içerisinde Tarantino vari adam kesmeli sahneler var. Üzerine aksiyon var. Aslında özetlediğin gibi güzel bir Pazar akşamı filmi. Bu tarz filmlere sempatisi olan herkese kesinlikle tavsiye ederim. En azından Paulina Porizkova'yı o "ünlü sahnede" seyretmek güzeldi ;)

selamlar
Ozan