10 Ocak 2010 Pazar

Oscarlıklar 2010 - 2

Filmler hızla elime düşmeye devam ediyor. Sıcak sıcak servis ediyoruz.

Bu arada aday listelerinde yer alan ve benim daha önce yazmış olduğum filmler var. Bunların yazılarını arşivden bulabilirsiniz: Avatar, Julie & Julia, Das Weisse Band, Los Abrozos Rotos, The Hangover, The Hurt Locker, (500) Days of Summer, The Informant!, The Proposal, Duplicity, Inglorious Basterds, Up ve District 9.

Invictus

Clint Eastwood, klasik sinemanın dingin sularında yola almaya devam ediyor. O kadar çok film çekiyor ki bu tarzın ustası olması kaçınılmaz. Artık bir Eastwood filmi izlerken biliyoruz ki tempo hiç düşmeyecek, senaryo aksayamayacak, iyi performanslar olacak ve bize duygusal yanımızdan vuracak.

Invictus da böyle. Ne eksik ne fazla. O kadar bariz ki her şey. Film bitince bizi etkileyecek bir etken bulamıyoruz. Benim için bir Eastwood izlemenin hiçbir cazip tarafı kalmadı. Ne olacağını biliyorum zaten.

Nelson Mandela’nın hayatından bir kesit izliyoruz. Daha yeni başkan seçilmiş ama halkta bir bölünmüşlük var. Tüm siyahların oy verdiği Mandela’ya beyazlar korkuyla yaklaşıyor. Ülke ne olacak, ne yapacak diye. Mandela da yaklaşan Rugby Dünya Kupası’nı fırsat biliyor. Neredeyse tamamı beyazlardan oluşan takımdan kupayı istiyorlar. Çünkü biliyor ki bu turnuva halkına bir ülke olma fikrini aşılayacak.

“Birleşirsek her şeyi yaparız!” mottosunu perdeye taşıyor Eastwood. Klasik sinemanın en sevdiği ana cümlelerden biridir ve ana karakter olarak Nelson Mandela da çok şık duruyor. Bu tarz sinemayı hala seven varsa aşık olacaktır ama beni etkileyen tek unsur Morgan Freeman’ın harikulade Mandela performansı.

Oyuncular: Morgan Freeman, Matt Damon, Tony Kgoroge, Patrick Mofokeng, Matt Stern, Julian Lewis Jones, Adjoa Andoh – Görüntü Yönetmeni: Tom Stern – Müzik: Kyle Eastwood, Michael Stevens – Senaryo. Anthony Peckham (John Carlin’in ‘Playing the Enemy: Nelson Mandela and the Game that Made a Nation’ adlı kitabından) – Yönetmen: Clint Eastwood – ***

An Education

Bu filmi nicedir bekliyordum çünkü senaryosunu en sevdiğim yazarlardan Nick Hornby yazmış. Bilhassa High Fidelity’den sonra sıkı takibe almışımdır. Hornby bu sefer kendi kitabını uyarlamıyor, bir kadının anılarını metne almış.

Jenny, 16 yaşında ve hedefi Oxford’da edebiyat okumak olan parlak bir genç kızdır. Bir gün çello kursundan dönerken tanıştığı orta yaşlı bir erkekle kısa zamanda ilişki yaşamaya başlar. Klasik müzik konserlerine giderler, ünlü kulüplerde dans ederler, Oxford’a kır gezisine çıkarlar. Okul yönetiminden tepki alsa da ısrarla ilişkisini ilerleten Jenny hayatın gerçeklerini görebilecek midir?

Bir büyüme hikayesi bu. Bir genç kızın olgunlaşma sınavı bu ve adı gibi de ‘bir eğitim’. Oxford ideali için hayatı boyunca ona uyumlu bir hayat seçmiş bir kızın önce hayatın keyiflerini keşfedişini, sonra da hayatın acı yüzüyle olan sınavını resmediyor. Ben çok beğendim. Bir film olarak da özel bir yerde. Ama daha önemlisi ibretlik bir hikaye aynı zamanda. Tavsiyem her genç kızın izlemesidir lakin filmden gerekli dersi çıkarılabilirler mi bilemiyorum.

60’larda geçen film, müzikleri, kıyafetleri ve sanat tasarımıyla da çok hoş. Zamana ait elbiseler göze çarpıyor. Jenny’nin Fransızca tutkusu Fransızca şarkılarla perçinleşiyor. Ama filmin asıl göz dolduran yani kadrosu: Hepsi rollerine çok yakışıyorlar ve çok iyi oynuyorlar. Başrolde Carey Mulligan şirinliği ve sade oyunuyla göz dolduruyor.

Oyuncular: Carey Mulligan, Peter Sarsgaard, Olivia Williams, Alfred Molina, Cara Seymour, Dominic Cooper, Rosamund Pike, Emma Thompson – Görüntü Yönetmeni: John de Borman – Müzik: Paul Englishby – Senaryo: Nick Hornby (Lynn Barber’ın anılarından) – Yönetmen: Lone Scherfig – ****

The Lovely Bones

Peter Jackson’ı artık tanımayan kaldı mı bilemiyorum. Bir üçlemeyle gelmiş geçmiş en iyi yönetmenler listesine katılıverdi. King Kong da gayet hoş karşılandı, güzel bir gösteriydi. Ama Jackson’ın yeni işi drama olunca olmamış.

Sorun bayağı büyük filmde. Çünkü film bir şey anlatmıyor. Sadece anlatıyormuş gibi yapıyor. 2 saat boyunca bir şeyler olsun diye bekliyorsunuz ve avucunuzu yalıyorsunuz. Bir görüntü şovundan ibaret sanki film. Oyunculuklarıyla da konuşulacakmış ama senaryo o kadar zayıf ki onların da ellerinden gelen bir şey yok. Büyük bir fırsat elden kaçmış. Böyle bir kadro ve teknik ekiple muhteşem bir film yapılırdı ama eldeki sonuç tam bir hayal kırıklığı.

Size konu da yazamıyorum, yok gibi bir şey çünkü. Bir genç kızın ölümünden sonraki olaylar silsilesi diyebiliriz. Ötesi de yok zaten. Yazık gerçekten.

Oyuncular: Saoirse Ronan, Mark Wahlberg, Rachel Weisz, Stanley Tucci, Susan Sarandoni Michael Imperioli, Rose McIver, Nikki SooHoo – Görüntü Yönetmeni: Andrew Lesnie – Müzik: Brian Eno – Senaryo: Fran Walsh, Philiipa Boyens, Peter Jackson (Alice Sebold’un romanından) – Yönetmen: Peter Jackson – **

Up in the Air

Bazıları babalarına hiç çekmiyor. Jason Reitman çektiği 3 filmle başarısının rastlantısal olmadığını kanıtlıyor. Babası Ivan Reitman’dan böylece açık ara ayrılıyor. Nerede babanın sıradan komedileri, nereden oğlun nükteli mizahı.

Ryan Bingham işi gereği yılın 321 günü uçaklarla seyahat eden ve artık uçakları evi kabul eden biridir. İşi ise patronlarının cesaret edemediği çalışan kovma işini yapmaktır. Neredeyse her gün başka bir şehirde başka bir şirketin başka bir çalışanını kovar ve bu işte de çok iyidir. Hayatına giren iki kadın onun hayata bakışını değiştirecektir…

Film bayağı iyi. Bir kere konusu sıra dışı ve ilgi çekici. Senaryo zekice ve akıllı hamlelerle dolu (birkaç hamle hariç). Oyuncu kadrosu çok iyi. George Clooney bence kariyerinin en iyi performansını veriyor. Anna Kendrick’in şaşırtıcı oyunu da filme çok şey katıyor.

Yine de en büyük artısı verdiği o kasvetli his! Hayatın anlamsızlığı, kapitalizmin saçmalığı ve bunlara karşı ailenin önemi! İnsanların saf saf takıldığı bu dünyada oyunu kuralına göre oynayanlar da var. Lakin onların da oyuna geldiklerini özetliyor film ki benim en vurulduğum yanı bu filmin. Büyük bir çıkışsızlık hissi var filmde. Belki iyi belki kötü ama olabildiğine gerçekçi.

İşten yeni kovulanlara ve depresif günler geçirenlere filmden ısrarla kaçının diyorum. Ama diğer kişiler çok iyi bir film izleyecek.

Oyuncular: George Clooney, Vera Farmiga, Anna Kendrick, Jason Bateman, Amy Morton, Melanie Lynskey, JK Simmons, Sam Elliott, Danny McBride, Zach Galifianakis – Görüntü Yönetmeni: Eric Steelberg – Müzik: Rolfe Kent – Senaryo: Jason Reitman, Sheldon Turner (Waltet Kirn’ün romanından) – Yönetmen: Jason Reitman – ****

Hiç yorum yok: