26 Ağustos 2010 Perşembe

Değişim ve Ben

Herakleitos "Değişmeyen tek şey değişimdir." demiş. Katılmamak imkansız. İnsan her gün değişiyor. Bir günü diğerini tutmuyor.

Yeğenim şu an 10 aylık ve her gün daha da büyüyor. Her gün biraz daha uzuyor, anlıyor, konuşuyor. Bebeklerde daha bariz olsa da biz, büyükler de büyümeye devam ediyoruz, her gün. 2 yıl önceki kendimle kıyaslanmayacak durumdayım mesela. Ama bu büyüme daha çok manen oluyor, olgunlaşma dedikleri tabir işte. Tabii bu manevi büyüme çehrenizi de fiziki olarak değiştirebiliyor. Hani bazen öyle yüzler görürsünüz ki içinizden "Hayatın tokadını kim bilir kaç kez yemiş?" dersiniz. Bazen de tersi olur, olgunlaşma simanıza bir mana katar.

İşte ben böyle bir dönemden geçiyorum. Her gün yeni bir değişikliğe gebe olan, sancılı bir geçiş dönemi...

10 gün önce İstanbul'a taşındım. Kadıköy'de geçici bir oda tuttum. Gebze'de işe başladım. Kısacası tüm düzenimi değiştirdim.

3 hafta önce Bursa'da Uludağ Üniversitesi ana kampüsünde çalışıyordum. Ailemle beraber oturuyordum. Açıkçası daha güvenli bir hayattı. Ama ne uzayan ne kısalan!

Şimdi her türlü olasılığa açık bir döneme girdim. Tüm rutinim değişti!

Kadıköy merkezde bir nevi öğrencilik hayatı yaşıyorum (ev olarak), dışarıda yemeğimi yiyorum, çıkarken odamı kitliyorum, çamaşırlarımı çamaşırhaneye götürüyorum. Sabah işe gidişim 1 saat 20 dakika (eskiden 40 dakikaydı), dönüşüm 2 saat (eskiden 1'di).

Ama İstanbul'dayım. Her çeşit insanın yaşadığı, her türlü uçun bir yerde olduğu bir kentteyim. Çoğu arkadaşımın yaşadığı, istediğim hayat tarzının yaşanabildiği bir kentteyim. Belki şu an çok iyi bir statüde değilim ama önüme gelen fırsatları değerlendirebilirsem hayalimdeki hayatın hiç olmazsa birazına kavuşabilirim (İnanın, çok uçarı hayalim de yok!).

Belki de İstanbul bana ters davranacak!! Daha da düşeceğim. Ama riski almalıyım. Büyük oynayacaksam, büyük düşünmeliyim. Çok zeki, yakışıklı filan biri değilim. Kendimi biliyorum. Ama elimdeki imkanlarla Bursa'daki hayatımla yetinemezdim. Olmazdı. Güvenli ama pek gelecek vaat etmeyen bir hayattı o, hem profesyonel hem özel hayatta.

Eğer birtakım istekler uğruna cefa çekeceksem çekmeliyim. Gülü seven dikenine de katlanırmış. Ha, şu anki durumum da çok sefil mi? Hayır, zaten bir geçiş dönemi ve onun getirdiği sorunlar var. Yani zannetmeyin ki, Mecnun misali dağları deliyorum. 21. yüzyıldayız, kimse kimseyi kandırmasın.

İşte hayat bir şekilde akıyor ve beni her gün değiştiriyor. Şunu bir kenara yazın, bu dönem ister iyi ister kötü geçsin de ben bir daha Bursa'daki Artun olmayacağım. Olmamam da gerek zaten. Bu yüzyılın koşulu bu çünkü. Değişmelisiniz, hem de gün.

Hiç yorum yok: