14 Ağustos 2008 Perşembe

Birbirinden Çok Farklı 2 Kuzen Film

Birkaç sene önce bir arkadaşım anlatmıştı. Yıllar önce, sanırım 70’lerde, Emre Kongar Ankara’da bir sahafa gidiyor. Sahaf sahibi Kongar’a Ortaçağ’dan kalma bazı kitaplara sahip olduğunu söyleyip öneriyor. Kongar kitapları herhalde değersiz buluyor ki almıyor. Sonra aynı sahafa Orhan Pamuk ile Umberto Eco geliyor. Daha ikisi de ünlü değil, sıradan insanlar. Bu ikili bahsi geçen kitapları kapışıyor. Aradan 1-2 yıl geçiyor ve 2 kitap edebiyat dünyasını sarsıyor. Eco Der Name Der Rose/Gülün Adı’nı çıkarıyor, Pamuk ise Kara Kitap’ı yazıyor. Anladınız herhalde, bu iki önemli kitap sahaftan aldıkları kitaplardan derleme. Kongar durumu çakınca hemen sahafa koşuyor, geride kalan birkaç kitabı satın alıyor. Sonra Kongar da bir kitap derliyor onlardan (kitabın adını unuttum, demek ki pek ses getirmemiş.). Kitabının önsözünde de yukarıdaki olayı anlatıyor.

Bu hikayeyi neden yazdığıma gelince, geçen hafta SİYAD’ın 40. Yıl Derlemesi’nde Gizli Yüz’ün eleştirisini okuyordum. Filmin Kara Kitap uyarlaması olduğunu öğrendim. Tabii direkt yukarıdaki hikayeyi hatırladım. Sonra da filmden kareler gözümün önüne geldi. Gizli Yüz Türk Sineması’nda türünün nadide örneklerinden. Filmi Orhan Pamuk’un kendi senaryosundan Ömer Kavur uyarladı. Film tümüyle fantastik bir hikaye anlatıyor ama zamanın Türkiye’sinde (1992) geçen.

Gizli Yüz tamamen mitolojiye sırtını yaslayan, isim içermeyen absürd bir film. Film 1992'de geçse de daha çok bir orta çağ havası hakim. Bu havayı tek bozan videonun filmdeki yeri. Saat kuleli kasaba, saate aşık olan insanlar, babanın ölünce ortaya çıkan hazinesi gibi öğeler bulunduruyor ki bu öğeler bir Türk filminden daha çok Bunuel ve ya Lynch'e yakın. Aynı eskiden anlatılan kocakarı masallarını da andırıyor. Ömer Kavur tıpkı Anayurt Oteli'nde yaptığı gibi bizim sinemamızda hiç eşelenmemiş bakir bir el atıyor. Üstelik mitolojinin ana vatanı olan toprakların üzerinde bir ilki gerçekleştiriyor. Sonunu hala çözemesem de derin analizlere layık bir film.

Keza Gülün Adı'na baktığınızda mekan olarak da Orta Çağ'da geçen bir hikaye görüyoruz. Bu sefer hikaye sembolizme gerek duymadan direkt anlatıyor derdini lakin anlatırken de çeşitli alt metinlerden güç alıyor. Film, Orta Çağ'ın bağnazlığı içinde bilimi vurgularken bunu öylesine değil, gayet planlı bir stratejiyle yapıyor. Tabii ki Sean Connery, F. Murray Abraham ve Christian Slater'li kadrosuyla Gizli Yüz'den katbekat popüler ama öz olarak popülerleşmenin getirdiği eksileri var.

Son kertede, birbirinden çok farklı gözüken bu iki filmin kardeş çocukları olduğunu bilmek çok ilginç geldi bana.

Hiç yorum yok: