9 Nisan 2009 Perşembe

Issız Adam'a Uzaktan Bakış

Kasımda yazdığım yazıda Issız Adam'ı son yılların en iyi filmi diye nitelemiştim. Aradan 5 ay geçti ve film üzerinde daha çok kafa yordum. Bilhassa DVDsini bir daha izlediğimde kafamdaki yorum daha da netleşti.

Bir kere ilk yorumumun fevkalade abartılı olduğunu kabul etmem lazım. Issız Adam, 2008'in en iyi filmi olmaktan çok uzak. Vesikalı Yarim gibi bir film olduğunu sanmak da keza. Bir kere tamamen tür kalıplarına sıkı sıkıya bağlı bir film. Yani hiç bir anlamda yeni bir şey söylediği yok. Hatta sürüyle benzerini bulabilirsiniz, bilhassa Fransa'da. Hele bu Fransız olanlar sıklıkla çekildiğinden daha iyilerini bulabilsiniz. Ama...

Evet, bir 'ama' var burada da. Çünkü benzerleri sürüyle olsa da hala tüm dünyada çekilmesinin sebebi var: Farklı (hatta yepyeni) stillerde anlatabiliyorsunuz. Kalıplar aynı kalsa da içine döküleni hafif farklılaştırmak yetiyor bu türde. Bunu da en çok yapan Yeşilçam sektörüdür zaten. Burada da Çağan Irmak yurtdışındaki çoğu örneğini Türkçeleştirerek farklılaşıyor. Modern romantik film türünü ilk defa doğru şekilde Türkiye'ye uyguluyor Irmak ve bunun ekmeğini de yiyor tabii ki.

Demek istediğim o ki Irmak'ın yaptığı esas hamle, High Fidelity, Notting Hill gibi popüler ama aynı zamanda bir şekilde farklılaşan romantik filmlerin ilk Türk versiyonunu gerçekleştirmesi ve bunu layığıyla yapması. Öbür türlü Irmak'ın bu filmle başyapıt yaratmak, ödülleri toplamak, vb. gibi ulvi amaçları yok. Bir mesaj verme kaygısı da yok (Onu Ulak'la yaptı, anlayan anladı.). Sade bir romantik film çekmek amacı. Bunu da türün kalıplarına uygun yapabilmek.

Bu türün başlangıcı, benim de aşık olduğum, When Harry Met Sally...'dir. Filmde, ilk başlarda birbirine zıt giden Harry ile Sally, önce arkadaş olurlar, sonra da aşık! Film ana cümlesi (tagline) de "Erkekle kadın arkadaş olamaz!"dır ve tüm film bu cümle üzerinden yürür. Bunu yaparken de enfes bir soundtrack filmi takip eder (Harry Connick Jr.'a saygılar), zeki diyaloglar havada uçuşur ve tüm hepsini yerinde performanslarla bağlar.

Issız Adam'a da baktığınızda tamamen bu kalıbı görürsünüz (tek eksiği zeki diyalogları), tıpkı When Harry Met Sally...'yi takip eden sürüyle film gibi. Issız Adam'ın ana cümlesi ise "Sen dizime yattın; ben bir hikaye anlattım ve sen büyüdün!" ve film bu cümleden hareketle 21. yüzyılda sıkışıp kalmış şehirli erkeğin analizini çıkartıyor. Hepsi bu! Kadını aşağılamıyor (Altın Bamya Ödülü'ne teessüfler!), maçolukla uğraşmıyor, seksi monotonlaştırmıyor! Dikkatli izleyenler bunların tersini yakalayacaktır.

Ama bir ilk olmasının eksilerini de yaşıyor Irmak! Ömründe aklı başında romantik film izlememiş, onu bırakın gerçek romantizm nedir, kavrayamamış insanlar da izliyor filmi. Filmdeki şarkıları sömürmekle suçlayanlar, intihalle itham edenler, her anını aşağılayan, vb. Sürüsüne bereketi çıkıyor, filmden rant kapmaya çalışıyor. İşte bu, Türk sinema sektörünün neden oluşamadığının da kanıtıdır bir bakıma.

Issız Adam belki bir başyapıt değil ama şimdiden Türk Sinema Tarihi'nde yerini aldı. Kültleşme yolunda da sağlam adımlar atıyor. Kim ne derse desin, Çağan Irmak hedefini tam on ikiden vurmuştur.

Hiç yorum yok: