6 Mart 2010 Cumartesi

2010'da Türk Sineması

Hepinizin bildiği üzere son yıllarda Türk sineması her anlamda ciddi bir atağa geçti. Bir taraftan film sayısı inanılmaz artıyor, her ne kadar çoğu saçma sapan olsa da. Diğer taraftan izlenilebilecek film sayısı da artıyor, bunların kalitesi de. Çünkü o saçma sapan filmler de film ve istemeyerek de olsa sinema sektörünü geliştiriyorlar. Bu da aralarından çıkan kaliteli filmleri arttırıyor. Diğer deyişle, ne kadar saçma sapan film çekilirse o kadar kaliteli film izleyebiliriz.

2010’un başlangıcından itibaren yeni filmlerden 5’ini izledim. Bunlardan birkaçı 2009’un fakat ben ancak fırsat yakalayabildim. Başlayalım:

Yahşi Batı

Valla açıkçası içinde Cem Yılmaz’ın olduğu filmlerden bir tek Her Şey Çok Güzel Olacak’ı beğeniyorum. Gerisini her biri başka bir sebepten olmak üzere beğenmedim. Mesela G.O.R.A.’da hiç gülmedim, keza AROG da bir iki sahne hariç çok eğrelti geldi bana. Hokkabaz’ı klasman dışı tutuyorum, ne idüğü belirsiz bir filmdir bence.

Yahşi Batı ise içlerindeki (kendi yazdıkları arasından) en iyisi bence. İyi bir film mi? Hayır. Ama bu 4 film arasında en iyisi. Yılmaz, anlatmak istediğini anlatmış bence ama hala bunu sinematografik yapamıyor. Hala TV estetiğine ve anlık şakalara yaslanıyor. Ama bunu giderek daha sinemasal hale getiriyor, tabii önünde de çok yolu var.

Ben Cem Yılmaz’ın kendi The Hangover’ını çekeceği günleri bekliyorum ve bu arada çok uzun yıllar olsa da olacakmış gibi duruyor.

Son olarak Ömer Faruk Sorak gözümden çok düştü. Sınav’dan sonra Cem Yılmaz’ı kastederek bir daha star filmi yapmayacağını açıklamıştı. Paşalar gibi yapıp, tükürdüğünü yaladı!

Oyuncular: Cem Yılmaz, Ozan Güven, Zafer Algöz, Demet Evgar, Özkan Uğur, Bünyamin Durgut, İştar Göksever, Graham Hoadly, Yılmaz Köksal - Görüntü Yönetmeni: Mirsad Heroviç – Müzik: Ozan Çolakoğlu – Senaryo: Cem Yılmaz – Yönetmen: Ömer Faruk Sorak – **

Bornova Bornova

İşte 2009’u yılında gösterime giren en iyi Türk filmi. Harikulade A’dan Z’ye.

Küçük ama sağlam senaryosu en önemli özelliği. Küçükten kastım iddiasız olması. Sağlamdan kastımsa çok iyi kurulmuş olması. Topu topu 4 karakterin birkaç gün içinde sokak köşelerinde yaşadığı olayları anlatıyor. Aslında anlatmıyorlar da aktarıyor. Çünkü film tamamen diyalogların birleşiminden meydana geliyor ve karakter gelişiminden tutun da senaryo ataklarına kadar her senaryo öğesi bu diyaloglarla aktarılıyor.

Bu senaryonun üstüne atmosferin yaratımı, her şeyiyle çok iyi. Dekorlara hiç gerek yok çünkü her şey sokak duvarlarının üzerinde olup bitiyor. Bir apartman önü yada bilardo salonu. Egeliler için o kadar doğal mekanlar ki bunlar, hiçbir şekilde yapmacık gelmiyor. Her unsur öylesine hayatın içinden.

Ve oyunculuklar. 10 numara. Sınırlı alan içerinde birer performans şovuna dönüşüyorlar. Karakterler bakkalın önünde oturuyorlar, oynamadan. Sakin ve sessiz.

Kendi halinde mini bir başyapıt. Defalarca izlenmeli. Biraz da 80 sonrası gençliğin ne duruma düşürüldüğünü anlamak için.

Oyuncular: Öner Erkan, Kadir Çermik, Damla Sönmez, Erkan Bektaş, Öner Ateş, Murat Kılıç – Görüntü Yönetmeni: Enrique Santiago Silguero – Müzik: Harun İyicil, Ferit Özgüner – Senaryo ve Yönetmen: İnan Temelkuran – ****1/2

Soul Kitchen

Her ne kadar Fatih Akın Alman sineması içerisinde yer alsa da ve ben de hep böyle düşünsem de; her zaman Türk sinemasına bir yanıyla giriyor olacak. Bazı filmlerini izlemedim ama izlediklerimden en az Türk öğe barındıranı. Gerçi bu tarz sıfatlarla bir filme yaklaşmak çok saçma ama akıldan geçiyor.

Soul Kitchen, eğlencelik bir film lakin frekansınızın tam tutmasa da çok yakın olması lazım. Diğer türlü çok sıkılabilirsiniz de. İçinde sürüyle saçmalık da var çünkü. Ama filmin rüzgarına bir kapılırsanız ayaklarınız yerden kesilir ve sürüklenirsiniz içinde. Acayip de eğlenirsiniz.

Bana dönersek çok kapılamadığımı söylemeliyim. Aktı bir şekilde ama Akın sineması bana biraz sürreal geliyor. Im Juli de böyleydi ama daha keyif almıştım. Senaryonun beni çok şaşırtmaması esas sorun oldu. Bir de absürtlüğün yanında romantizme çok meyletmesi. Genel olarak keyif aldım ama.

Oyuncular: Adam Bousdoukos, Moritz Bleibtreu, Birol Ünel, Anna Bederke, Pheline Roggan, Lukas Gregorowicz, Dorka Gyllus, Wotan Wilke Möhring, Demir Gökgöl – Görüntü Yönetmeni: Reiner Klausmann – Senaryo: Fatih Akın, Adam Bousdoukos – Yönetmen: Fatih Akın – ***

ÖZEL NOT: Soul Kitchen’a Alkazar Sineması’nda gittim. Ana akım dışı filmler izleyenler bilir; İstiklal Caddesi’nin tam ortasında, Tünel’e giderken solda kalır, Ağa Cami’yi hemen geçince. En köklü sinemalardan biridir. Artık 'biriydi' oldu, ne yazık ki! 2 gün önce bir arkadaşın bloğunda okuyunca şaşkına döndüm. Alkazar da yok artık! Bir tarih daha gitti. Merdivenlerinden çıkarken Avrupa Sineması’nın başyapıtlarının afişlerini imrenerek incelerdim. O filmler bir zamanlar bu salonlarda oynamış ve ben izleyememişim diye. Anı olarak kalacak artık. Elveda Alkazar!

Neşeli Hayat

Herkes bir konuda hem fikir: Neşeli Hayat, Yılmaz Erdoğan’ın en iyi filmi. Özellikle de ustalıklı senaryosuyla. Lakin hala eksikleri var. Bu sefer senaryo dışı sorunlar baş gösteriyor: Kurgu hataları, atmosfer yaratmada eksiklikler, vb. Ama bu sorunlar hal edilmeyecek sorunlar değil.

Böylece Erdoğan, sinemada da önemli kalemlerden biri olduğunu gösterdi. Bu yolda devam ederse 10 yıl içinde büyük çaplı (kalite manasında) bir film izleyebiliriz ve bu filmle bugünün hayalleri gerçeğe dönüşebilir.

Bu film ise hazmedilir seyriyle her alandan izleyiciyi hak ediyor. Küçük bir hikayeyle küçük kalarak kendinden taviz vermeden nihayete ermesi en önemli artısı.

Oyuncular: Yılmaz Erdoğan, Büşra Pekin, Ersin Korkut, Rıza Akın, Oğuzhan Koç, Erdal Tosun, Cezmi Baskın, Sinan Bengier – Görüntü Yönetmeni: Uğur İçbak – Müzik: Deniz Erdoğan, Yıldıray Gürgen – Senaryo: Yılmaz Erdoğan, İbrahim Büyükak, Oğuzhan Koç, Eser Yenenler – Yönetmen: Yılmaz Erdoğan – **1/2

Hayat Var

Reha Erdem sineması herkese hitap etmiyor. Hele durağan filmleri sevmiyorsanız, kaçının derim. Ama benim gibi, biraz olsun katlanabiliyorsanız inanılmaz dünyalara yelken açarsınız.

Şunu baştan söyleyeyim: 110 dakikalık filmde çok sıkıldım. Bir ara, 20 dakikalık ara bile verdim ki hiç yapmam normalde. Ama bu, filmin kendi içinde bir başyapıt olmasını engellemiyor. Film muhteşem.

İstanbul’u ışıltısından olabildiğince uzak ama bir o kadar içinden ve gerçekçi anlatan ben başka bir film hatırlamıyorum. Başka bir İstanbul izliyoruz lakin bu, bildiğimiz İstanbul değil. Salaş, sade, sessiz, tehlikenin hem içinde hem dışında, bir taraftan küçük bir kabus, diğer taraftan bir rüya kent izliyoruz. Bunu da enfes bir ses çalışmasıyla (şarkı değil, hayatın sesleri) ve olabildiğine doğal görüntülerle özümsüyoruz.

Sessiz ama içe işlenen bir başyapıt. Dayanabilenler birkaç defa izlemeli ama ben birde kalacağım.

Oyuncular: Elit İşcan, Erdal Beşikçioğlu, Levent Yılmaz, Erhan Tekin. Banu Fotocan, Handan Karaadam, Metin Yıldırım, Önder Açıkbaş – Görüntü Yönetmeni: Florent Herry – Senaryo ve Yönetmen: Reha Erdem – ****1/2

Hiç yorum yok: