23 Ocak 2011 Pazar

Sıradan Bir Cumartesi

Sabah 10 civarında kalktım. Biraz bilgisayarda takıldıktan sonra banyoya girdim.

Paklanıp giyindikten sonra The Big Bang Theory'nin yeni bölümünü izleyerek mısır gevreği karışımımı yedim. (1) Bölüm oldukça komikti, yada artık bende şartlı refleks oluşturduğundan her şeye güldüm.

Sonra aceleyle hazırlanıp Kadıköy'e indim. İstanbul'daki ilk psikolog görüşmem vardı. Açıkçası bir deneme görüşmesiydi. Yeni psikoloğum başta acemi görünse de seans sonunda durumu toparladı. Galiba devam edeceğim. Çünkü gerçekten buna ihtiyacım olduğumun farkındayım artık.

Tam çıkarken, akşama görüşelim, diye Ozan aradı. Ama önce teyzemlerde olan annemlerle konuşmam gerekiyordu. Birkaç telefon sonrasında daha planları olmadığını öğrendim. Ozan'a tekrar dönüp, hemen gel, dedim. Ama 1 saat sonra olsun dedi.

1-2 dakika durakladıktan sonra market işini halletmeye karar verdim o arada. Acıbadem'e çıkıp Mopaş'tan alışveriş yaptım. Ağzına kadar dolu 3 torbayla eve kadar zor yürüdüm. Eve geldiğimde bayağı terlediğimi fark ettim. Toptan soyunmak zor geldiğinden kazağımı değiştirdim, daha doğrusu elime başka bir kazak aldım. Hava güneşliydi zaten. (2)

Bu arada apar topar aldıklarımı yerleştirdim. Saate göre geç kalmıştım Ozan'ın zaten geç kalacağını bildiğimden rahat davrandım. Evden çıkıp tekrar Kadıköy otobüsüne bindim. Binerken telefon çaldı. Kendi kendime, hayret Ozan zamanında gelmiş, dedim. Telefona ulaştığımda cevapsız çağrının Ozan'a değil, Engin'e ait olduğunu gördüm. Hemen aramadım, belediye otobüslerinde konuşmayı sevmiyorum, insanların ucube gibi bana baktığını hissediyorum her seferinde.

Sahilde indiğimde Ozan'ı aradım ilk önce. 15 dakika daha geç kalacağını belirtti, beklediğimden kızmadım. Sonra Engin'i aradım, Kadıköy'deyim deyince hemen yanına seğirttim.

Çarşı içindeki kahvecilerde sahlep içmiş oturuyordu. Kayseri'ye gitmek için Sabiha Gökçen'e gitmeden biraz Kadıköy'de takılayım demiş. Hafta içi bende kaldığından pek konuşacak konumuz yoktu ama Ozan'ı beklerken konuştuk.

Ozan ilk buluşma saatine 55 dakika geç kalarak kendi rekorunu egale etti. Bu olayın fazla üzerinde durmadan kahvecide muhabbete daldık. Engin gidince Benzin'e geçip patates-çerez-bira ve Trabzon'un beraberliği eşliğinde muhabbet ettik yine.

Sonra acıkınca Burger King'te güzelce karın doyurduk. Normalde eve gidip Hitchkock seyredecektik lakin ablamla konuşunca onunla olmak istedim ve Ozan'ı ekip (3) Caddebostan'a geçtim. Yağmur da başlamıştı lakin tatlı bir rahmetti bu. (4)

Caddede ablam ve kuzenimle buluştum, Kitchenette'e oturduk. Ben bir yemek daha yedim orada. Ablamın bir arkadaşı daha geldi, 3 kızın erkek muhabbetleri ortasında ilginç bir zaman geçirdim. Ardından Starbucks'ta tatlı yendi ve ayrıldık.

Şansıma hemen otobüs geldi. Kadıköy aktarmalı olarak eve güzelce gittim. Duş aldım güzelce. Ardından eski bir arkadaşa web üzerinden yardım ettim, fem (finite element method) konusunda. Tam sorunu çözemedik ama yararlı oldum sanırım.

Canım dizi izlemek istedi ve Glee'ye başladım. Gerçi daha Caprica'yı bitirmem gerek ama dizi hiç sarmıyor artık, hele iptal de edilince soğuyor insan. Glee ise sevimli bir lise dizisi. Biraz High School Musical kokan (hiç seyretmedim gerçi) sabun köpüğü bir dizi. Freaks and Geeks ile aşık atamasa da kendini izlettiriyor.

İlk bölüm bittiğinden saatler 2'yi çoktan göstermişti. Ben de bir güzel yatağa kıvrıldım.

Notlar:

(1) İTÜ'deyken hazırladığım kendime has bir karışım. Tabağa ağzına kadar Nesquik (çikolatalı top şeklinde mısır gevreği), üzerine de meyveli müsli koyup sütle yumuşatıyorsunuz.

(2) Havalar çok değişken ve bu, beni mahvediyor. İnce giyinseniz kötü, kalın giyinseniz kötü. Vücut dayanamadı zaten, 4 gündür kaslar ağrıyor, romatizmam var sanki.

(3) Ozan ile ekilme olayına karşılıklı aşina olduğumuzdan dert etmiyorum ama diğer türlü ekmekten de ekilmekten de nefret ederim.,

(4) Eskiler yağmura, bereket getirdiği manasına istinaden rahmet derlermiş. Bence çok güzel bir bir eş anlam. Daha sık kullanmalıyız.

Hiç yorum yok: