6 Şubat 2011 Pazar

Biutiful

Bir film düşünün, yönetmeni Inarritu, başrol oyuncusu da Javier Bardem. Bu iki bilgi bile filmi izlemenize yeter!

Ben de merak edip filme gittim. Gayet güzel pesimist bir hayat filmi. Diğer manasıyla, hayatın tüm karamsarlığını tüm çarpıklığıyla anlatan ve anlatırken de sinemayı başarıyla kullanan bir film. Eğer gerçek bir film izlemek cidden hoşunuza gidiyorsa, sinemadan hoşnutsuz ayrılmanız olası değil. Ama diğer türlü, "Ben oyuncuya bakarım.", "Hafif aksiyon da olsun." yada "Kardeşim, cuma akşamı da böyle film izlenir mi?" (Bu cümleyi şahsen duydum) diyen gruptaysanız hiç bulaşmayın.

Sadece ana detaylara gireceğim: Filmin en önemli olayı Bardem, Inarritu'nun bile önünde (ki bu, filmi zedeliyor denebilir). Bardem son yılların en iyi performanslarından birini veriyor. Sırf onu izlemek için bile bu film izlenir. Olağanüstü bir performans, Colin Firth ile James Franco yanına bile yaklaşamaz bunun.

Bir de yönetmeni var filmin, Inarritu. Bence gayet güzel çekmiş, Ameros Perros'u yakalayamasa da. Ama mesela iki sahnesi var filmin, özgünlük arayanlar defalarca izleyebilir. İlki Barcelona sokaklarındaki kovalamaca, ikincisi de disco sahnesi. Ben ikinci sahneyi ağzım açık izledim. Hele sahnenin bitiminde Bardem'in, bardaki kadınlardan biriyle bir diyoloğu var ki sinema tarihine geçebilir.

Hiç yorum yok: