26 Temmuz 2007 Perşembe

Seçim Ertesi Yorum

Aslına bakarsanız, dün akşam 19.00’da seçim yasakları kalkıp sonuçlar ekranda akmaya başlayınca ben de herkes gibi şaşırdım. Hadi 23 yaşındaki bir toy olarak benim çalım yemem çok doğaldı ama neredeyse bütün Türkiye sonuca şaşırmıştı. Televizyonda sonuçları veren sunuculardan tutun, en kelli felli siyasi yorumcularına hatta AKP kurmaylarına böyle bir sonucu bekleyen yoktu.
Tabii tüm gece çeşitli kanallardan sonuçları izledim, yorumları dinledim, son olarak da bu sabah genel duruma baktım. Ardından oturup biraz kafa yorduğumda sonucun sürpriz olmadığını anladım. Şimdi benim düşünceme göre nedenlerine geçelim.
Bu sonucun esas mimarı AKP’dir. 5 yıllık tek partili hükümet şansını, kendi adına olumlu kullandığının göstergesidir. Her ne kadar yanlışları olursa olsun, görünürde kapitalist sistem oyununu kurallarıyla oynamıştır ve bunun ceremesini de görmüştür. Kemal Derviş’in Amerika destekli IMF politikasını bozmayıp özenle devam ettirmiştir. Hatta şu da rahatlıkla söylenebilir: AKP’nin seçim vaatlerinden biri olan 10.000 $’lık milli gelir bu meclis döneminde gerçekleşebilir.
Şu anki dünya düzeni burjuvazinin yönettiği vahşi kapitalizmdir. Artık dünyayı siyasi hanedanlar değil, uluslar arası şirketler yönetmektedir. Bu açıdan baktığınızda bu sonuçlar son derece normaldir. Çünkü bu düzende, dikkat edilirse, önemli olan siyasi rejim değil, maddi güçtür. Madden güçlü her şey, altındakinden güçlüdür. AKP de son 5 yıldır politikasını esas olarak bu alanda yürütmüştür. Büyük şirketler daha büyümüş, ülkede yabancı yatırım (ne pahasına olursa olsun) artmıştır. Yani dünyayı (ve dolayısıyla Türkiye’yi) yönetenler AKP’den memnundur. Yine bu dönemde her çeşit sanayi alanında orta ölçekten büyük şirketler AKP’den memnundur. Toparlarsak, gelir düzeyi belli bir seviyenin üstündeki grup AKP’den memnundur.
Söz ettiğimiz bu grup her zaman sağcıydı. Eskiden bu grubun oylar, ANAP ile DYP arasında paylaşılırdı. Artık ANAP yok, DYP (yani DP) ise barajı geçse bile (o da çok şüpheliydi) iktidara giremezdi. Dolayısıyla bu kesimin her açıdan tek seçeneği vardı: AKP. Ki bence bu seçimde AKP’nin oylarını arttıran ana unsur da bu kesimdir.
AKP’nin oy aldığı ana kesim ise İslami kesimdir. Bu kesimin de rahatı son 5 yılda yeterince yerindeydi. Bütün tarikatlara peşkeş çekilmişti, yeşil sermayenin önü ardına kadar açılmıştı, devlet teşkilatlarına sızmalar başarıyla gerçekleştirilmişti. Üstüne üstlük cahil dindar kesim üzerinde harika bir din propagandası yine yapılmıştı. (Tehditlerden biri şuymuş: Diğer partiler başa gelirse evlerde namaz kılmak yasaklanacakmış!) Yani bu kesimin de AKP oy vermeme gibi bir seçeneği yoktu. Tek ihtimal Necmettin Erbakan’dı. O da gerek parasal gerek siyasi bakımdan çaptan düşeli çok olmuştur, SP’nin hezimeti bunun açık göstergesidir. Ayrıca Erbakan AKP’ye oy veren ana unsurun vahşi kapitalist dindar kesim olduğunu görememiştir (yada gördü ama iş işten geçmiştir), oysaki Erbakan’ın ana tabakası sade dindar kesimdir.
Tabii bir de madalyonun diğer yüzü yani muhalefet var. Sağlam bir muhalefet her zaman iktidara kafa tutabilir. Ama ne yazık ki böyle bir muhalefet göremedik. Baş muhalefet CHP, bunun çok uzağındaydı. Her şeyden önce parti, cumhuriyetçi olduğunu savunurken demokratlığa sapmış, üstüne üstlük anti-demokratik biçimde yönetilmiştir. Dünyada diktatörce yönetilen başka bir sol parti olduğunu sanmıyorum. Baykal son 5 yılda hem gereken muhalefeti yapamamıştır, hem de gerçek solcuları partiden uzaklaştırarak, partinin içini oymuştur. Dün çıkan sonuç, partinin iflasıdır. Baykal’dan nefret eden sol kesim de AKP ile CHP arasındaki farkın bu kadar açık olmasına yol açarak AKP’nin işine yaramıştır.
Seçimde belki de tek alkışlanacak parti MHP’dir. Bileğinin hakkıyla meclise girmiştir. Zaten Türkiye’de %8’lik bir kemik kitlesi vardı. Buna CHP’den dönenleri ve az olan AKP muhaliflerini ekleyerek meclisteki 3. parti olmuştur ve inanıyorum ki CHP’den daha iyi muhalefet yapacaktır.
Bir de DTP meselesi var. Cumhuriyetçi biri olarak her kesimin temsil edilmesi taraftarıyım. Madem Kürtler de bu ülkenin vatandaşıdır, onlar da milletvekili olacaklardır. Bu açıdan DTP’nin meclise girmesi olumlu fakat DTP bu hakkını, seçim öncesi göründüğü gibi farklı emeller için kullanacaksa durum değişir, Kürt-Türk çatışması katlanarak atar ve Güneydoğu sorunu (dikkat edin Kürt sorunu değil!) çözüleceğine daha da düğüm olur.
DTP’nin meclise girmesiyle yüzde 10 barajının anlamsızlığı biraz daha anlaşıldı. Umarım gelecek seçimde böyle bir saçmalıkla bir daha karşılaşmayız.
Son olarak Türkiye’nin gelecek 5 yılına dair düşüncelerimizi söyleyelim: Türkiye, resmen kapitalist düzeni seçmiştir. Buna göre, sosyal devlet anlayışı ortadan yavaş yavaş kalkacak. Önce sağlık sektörü, sonra sırayla diğer sektörler özelleşecek. Büyük sermayeler büyümeye devam edecek. Buna karşın, orta ölçekli şirketler ortadan kalkacak. Ülkede ya işveren ya işçi olacak, ortası temizlenecek. Fakir ile zengin arası uçurum büyüyecek, Reina tarzı mekanlar artarken gecekondu alanları da artacak. Eğitimde eşitsizlik daha da artacak, özel okullar sistemi ele geçirecek, buna rağmen burslar çoğalacak ve artacak. Dışa bağımlılık ve dış borç da artacak. Ülkedeki yabancı sermaye payı da artacaktır. Şehit sayısı da artacak. Hiç mi iyi şey olmayacak? Lüks eğlence yerleri çoğalacak, futbol sermayesi artacak, ekonomi stabil hale gelecek ve sıcaklıklar daha da artacak.
2007 seçimleri milletimize hayırlı olsun!

Hiç yorum yok: