14 Ocak 2008 Pazartesi

Gone Baby Gone


Kara film türü ne evlatlar doğuruyor. Aman Allah’ım, ilgilenmemek, seyretmemek inanın elde değil. Öyle bir tür ki Hollywood’un en kazma oyuncusunu (Pearl Harbor faciasındaki performansı gerçekten unutulacak gibi değil!) umut vadeden bir yönetmen haline getiriveriyor. Filmin sonunda Ben Affleck abimize şapka çıkarmamak ayıplanacak duruma geliveriyor. Vallahi şaşılası bir durum.
Boston’un suçla ne kadar sürtseniz de, yıkasanız da çıkmayacak kadar lekelenmiş sokaklarına konuk oluyoruz. Bir tarafta doğma büyüme mahalleli olan özel dedektif Patrick (Bogart amcamıza selamlar, saygılar) ve sevgilisi ve ortağı olan Angie’yle tanışıyoruz. Evlerinde büro açmış olan ikilinin sanki hiç müşterileri yokmuş gibi. Diğer yandan da bir çocuk kaçırılma vakası: Uyuşturucu bağımlısı ve resmen bir sürtük olan Helene’in 7 yaşındaki kızı kaçırılmış durumda, medya olayın peşinde ve doğal olarak da polis takipte, “Mutlaka kızı evine getireceğiz!” türünden hamasi mesajlar veriliyor. Derken kaçırılan kızın yengesi olayın Patrick tarafından da araştırılmasını istiyor. Polisler Patrick’i küçümserken, Patrick mahalleyi avucunun içi gibi iyi tanıdığı için hemen birkaç ipucu yakalıyor. Gerisi de film boyunca akıp gidiyor zaten.
Affleck en sevdiği romanın uyarlamasında, 9 yıl önce aldığı ‘Senaryo Oscarı’nın hakkını verircesine sağlam bir işe imza atıyor. Tempoyu fazla sarsmadan, sakince ve ele aldığı konunun bilincinde güzel bir iş yapıyor. Helal olsun valla. Senaryonun, ama aslında konunun, esas handikabı türe göre çok sakin geçmesi ve pek karanlık meselelere burnunu sokmaması. Belki Patrick filmin sonunda yine bir karanlığı çözüyor fakat sonuçta bir çocuk kaçırma davasından alengirli bir sonuç bekleyemezsiniz. Bu, bilhassa popüler sinema seyircisini salondan kaçırtabilir. Oysaki sinema sanatının bilincindeki bir seyirci, rahatlıkla filmden keyif alabilir.
Bu keyiflerden ikisi daha bir ön planda sanki. Bir kere kadro çok sağlam. Affleck kardeşi Casey’e çok zorlu bir rol vermiş ama Casey harika bir iş çıkarmış, aklımdan 2 yıl önce felaket sıkıldığım Lonesome Jim’i tekrar izlemek bile geçti. Casey’in sevgilisinde Michelle Monaghan filmin en zayıf halkası olarak güzelliğini performansına bir artı olarak ekleyemiyor. Sürtük anne rolünde Amy Ryan enfes bir performans veriyor ve 2008 ödül gecelerinin gediklisi hale geliveriyor. Diğer yan rollerde Morgan Freeman ve Ed Harris yine harikalar. İkinci keyif verici unsur ise Harry Gregson-Williams’ın etkileyici ses kaydı ki filmle beraber enfes gidiyor.
Bir de filmin tartışmaya açtığı bir konu var ki filmi izlememin ardından 2 hafta geçmesine rağmen aklımın bir köşesinde beni rahatsız ediyor. Filmin finalini açıklamamak için konuyu yazamıyorum ama eğer filmi izlerseniz benimle iletişime geçip tartışabiliriz. En azından şöyle bir ipucu veriyim: Annelik kavramı nedir? Üzerinde çokça düşünülmesi gereken bir açmaz.
Vesselam şöyle bir toparlama yaparsak, Affleck’in filmi vizyona nadiren uğrayan, üzerinde bolca konuşulabilecek, iyi yönetilmiş ve oynanmış bir yapım. Öyleyse, bana da susmak düşer çünkü Affleck zaten layığıyla konuşuyor.
Oyuncular: Casey Affleck, Michelle Monaghan, Amy Ryan, Morgan Freeman, Ed Harris, John Ashton, Amy Madigan, Titus Welliver – Görüntü Yönetmeni: John Toll – Müzik: Harry Gregson-Williams – Senaryo: Ben Affleck, Aaron Stockard (Dennis Lehane’in romanından) – Yönetmen: Ben Affleck
**** G.T.: 15 Şubat 2008 Y.T.: 13 Ocak

Hiç yorum yok: