8 Aralık 2008 Pazartesi

Süt

Geçen yılın en tartışmalı filmi açık ara Yumurta’ydı. Yurt içi ve yurt dışında bir sürü ödül toplamasıyla ‘sanat filmi’ tartışmalarını da alevlendirdi. Kimisi (ben dahil) filmi gerçekten çok beğendi, kimisi de “Herhalde dalga geçiyorlar!” deyip filmi yerin dibine batırdı. Ama tartışmanın ana ekseninde sanat filmi-popülist film ayrımı vardı.

İlginçtir, bu tartışmaya katılmayan tek kişi filmin yönetmeni Semih Kaplanoğlu oldu. Tartışma sürerken o, sessiz sedasız Yusuf Üçlemesi’nin ikinci filmi Süt’ü çekiyordu. Yumurta’dan yaklaşık 1 yıl sonra da Süt’ü izleyebildik böylece.

Filme geçmeden önce Yusuf Üçlemesi’nin ana hatlarının hatırlayalım. İsmi üzerinde üçleme Yusuf adlı Tireli bir şair hakkında. Üçleme lineer olmayan bir yapıda gelişiyor. Şöyle ki Yumarta’da Yusuf’u 40’lı yaşlarında görmüştük. Süt’te ise Yusuf 18 yaşında. Sonraki film olan Bal’da da çocukluğunu izleyeceğiz. Böyle bir zaman çizgisine karşın, filmlerin zamanı hep aynı, günümüzde geçiyorlar.

Dediğim üzere bu filmde Yusuf, 18 yaşında bir genç. Daha yeni şiir yazmaya başlamış, bunları şiir dergilerine göndermeye başlamış yavaştan. Evde ise annesine yardım ediyor. Annesinin sağdığı sütü şehirde kapı kapı gezerek satıyor. Bu arada annesine çıkan yeni talibi uzaktan izliyor…

Yumurta’ya sıkıcı ve fazla minimal diyenlerin buna ne diyeceğini çok merak ediyorum. Çünkü Kaplanoğlu, bu sefer anlatımını daha da minimalleştiriyor. Semboller daha da önem kazanıyor. Neredeyse diyalogsuz geçen sahnelerde anlam yoğunluğu nesnelere ve duygulara indirgeniyor. Tabii böylece sanat yönetimi, görüntü yönetimi ve oyunculara ekstra yük biniyor. Bu üç unsurun da titizlikle uygulanmasıyla falsosuz bir film ortaya çıkıyor.

Gelelim filmin iç dünyasına. Yusuf bu sefer küçük şehrin kendisini ifade edememesinden mustarip. Tamamen içe dönen Yusuf’un dış dünyayla tek bağlantısı şiirleri. Büyümeyle birlikte annesiyle oluşan iletişim kopukluğu da buna tuz biber oluyor. Ama filmin ana teması Yusuf’un yalnızlığı.

Çok garip bir finalle nihayete eren film, bu tarz filmleri takip eden kitleyi mest edecek cinsten. Konservatif sinemaya yatkın olanlar ise çok sıkılacakları bir buçuk saate hazır olsunlar. Bana gelirsek Yumurta’dan daha az olmak koşuluyla beğendiğimi söylemeliyim. Ama çok sevdiğimi söyleyemem.

Oyuncular: Melih Selçuk, Başak Köklükaya, Rıza Akın, Saadet Işıl Aksoy, Alev Uçarer, Şerif Erol – Görüntü Yönetmeni: Özgür Eken – Senaryo: Semih Kaplanoğlu, Orçun Köksal – Yönetmen: Semih Kaplanoğlu - ***1/2

Hiç yorum yok: