28 Kasım 2010 Pazar

Kuyu: Bir Türk Sineması Klasiği

Anadolu'da bir köy. Köyün güzel kızı (oynayan kız güzel değil ama öyle farz edin) Fatma, köyün erkeklerinden Osman'ın devamlı tacizi altındadır. Nitekim daha ilk sahnede, gölde yıkanan Fatma'yı dikizlemektedir Osman. Ardından da yakalayıp dağa kaçırır kızı. Amacı, işkenceyle nikaha evet demesidir. Ama Fatma devamlı hayır der ve birkaç gün sonra jandarma ikiliyi yakalar. Fatma baba evine, Osman mapusa girer.

Osman mapustan çıkınca Fatma'yı yine dağa kaçırır. Bu sefer tecavüz de eder ama Fatma yine de evet demez. Bu sefer bir yolunu bulup kaçan Fatma'yı jandarma bulur. Fatma yine köyüne döner ama köyde dedikodular ayyuka çıkmıştır. 2 kere dağa kaçırılan kızı kim alacaktır? Köyün zengini talip olur neyse ki. Fatma istemese de ana zoruyla evet der ama düğün günü dağa kaçar.

Tam kendini asarken yörenin idam kaçağı Mehmet onu kurtarır. Böylece Mehmet ile kendi isteğiyle dağlarda dolaşırlar, sevgili olurlar. Ama jandarma yine bulur ikiliyi. Mehmet öldürülür, Fatma köyüne getirilir. Ama kocası onu boşamıştır, ana-babası da onu istememektedir. Fatma mecburen şehre gider, meyhanelerde çalışır.

Osman mapusta tüm olanları öğrenir ve çıldırır. Çıkar çıkmaz Fatma'nın izini sürer, bulunca da yine dağa kaçırır. Dağda bir kuyuya inen Osman, Fatma'nın onu kıstırmasıyla geri tırmanamaz. Fatma kuyuyu tamamen kapatır ve kendini de asar.

Filmin tüm hikayesini yazdım çünkü izleme olasılığınız çok az. Berbat bir TV-Rip'i var, onu da zor zar buldum. Öbür türlü de 1-2 televizyon kanalı (show ile kanal d'nin kapsamlı arşivi var) arşivi ile Alican Sekmeç gibi akademik arşivcilerde bulunuyor. Kanallar, bu filmi kolay kolay yayınlamaz çünkü Metin Erksan takipçileri hariç kitlesi yoktur. Geriye bir tek bir festivalin göstermesi kalıyor, bu da 10 yılda bir karşınıza çıkar.

Neyse, filmin adı Kuyu. Türk Sineması'nın klasiklerinden biridir. Sinemamızın birkaç ustasından biri olan Metin Erksan'ın 4-5 başyapıtından biridir. Ben şahsen Erksan'ın Sevmek Zamanı (güzel bir DVD'si mevcut) ile Susuz Yaz'ını (bu filmin de kopyası çok az, 2004'te bir festivalde izleyebilmiştim ama Scorsese bu filmi temizletip yeni bir kopyasını çıkarttı) çok severim. Ama Yılanların Öcü'nü sevememiştim mesela.

1968 yapımı bu filmi de pek sevdiğimi söyleyemem. Değindiği konular, hala bakir ve önemli. Bunu anlatma şekli de enteresan. Ama tempoda ciddi sorunlar var bence. Fatma-Osman'ın dağ maceraları birbirini çok tekrar ediyor. Aynı şekilde gereksiz düğün sahneleri var. Bir de Orhan Gencebay'ın müzikleri çok baskın. Sadece sazıyla filme eşlik eden Gencebay, çoğu yerde kulak tırmalıyor.

Ama film, bunlara ve sıkıcılığına rağmen benzersiz bir klasik. Anadolu kadınının çıkmazlarını, hayatını ve köy hayatındaki konumunu çok yerinde bir duyarlılıkla irdeliyor. Köy erkeklerinin sessizliği, kadınlara sahip olsalar da aslında kadınların karar alması gibi sosyolojik açıdan da çok incelenmemiş konular iyi işleniyor. Daha ortada ne Duygu Asena ne de Atıf Yılmaz'ın (80'lerdeki) kadın filmleri varken, kadının seçimini öne çıkarması da takdire şayan. Daha bir sürü sosyolojik detay çıkarılabilir ki birçoğu hala daha incelenemiyor.

Diğer yandan, az ama başarılı diyalog çalışması göze çarpıyor ki yapım yılına rağmen. Keza Fatma rolüne yakışmayan Nur Göncü de dahil sağlam performanslar ve detaylı sahne tasarımı da şaşırtıyor açıkçası. Erksan'ın karakterlerin duygularını ön plana çıkaran kamera tercihleri de diğer önemli özelliklerden ki birer ders niteliğinde bile izlenebilir.

Hiç yorum yok: