16 Ekim 2007 Salı

Filmekimi

Yine sonbahar gelip kapımıza dayandı. Soğuk hava kendini göstermeye başlamışken yağmurlar ince ince dünyaya düşmeye başladı. Herkes için sonbaharın anlamı bir başkadır. Çoğunluk için hüzün mevsimidir, onun için de bazen hazan denir. Yazın sıcacık, kıpır kıpır günlerinden sonra adeta geriye dönüşü simgeler. Hayatın geç dönemlerini tasvir için kullanılır kimi zaman da. Şairler pek sever bu mevsimi. Yere düşen yapraklarıyla bir tuvali andırır çevremiz bazen. Hele bir parkta yürüyorsak. Ama son 6 yıldır sinefiller için farklı bir anlamı daha var. IKSV, İstanbul Film Festivali’nin küçük bir versiyonunu artık her ekimde düzenliyor.

Filmekimi’nin esas oluşum sebebi sinemaseverlerin festivallere olan aşırı ilgisi ve İstanbul Film Festivali’nin artık yetersiz kalışı. Aslında nisan ayındaki Film Festivali hala Türkiye’deki en iyi film festivali ama sonuçta süresi ve film kapasitesi sınırlı. Ayrıca yılda bir defa gerçekleştiğinden bazı olası filmler güncelliğini yitiriyor. Bilhassa Berlin, Cannes ve Venedik Film Festivalleri’nde ilgi görmüş kimi filmler, ertesi yılın nisan ayına kadar bazı dimağlarda bayatlıyor. İşte bu yüzden Filmekimi, bir nevi bu üç önemli festivalin toplaması görevini görüyor. Nitekim bu yılın programına baktığımızda daha iyi anlaşılıyor bu olay. Berlin’den Irina Palm(Sam Garbarski) ve Tuya’nın Evliliği/Tuya de Hun Shi(Wang Quan’an) festival konukları arasında. Ama asıl konuklar Cannes’dan geliyor: Persepolis( Marjane Satrapi & Vincent Paronnaud), Paranoid Park(Gus Van Sant), Metres/Une Vieille Maitresse(Catherine Breillat), Kontrol/Control(Anton Corbijn), Bando/Bikur Hatizmoret(Eran Korilin), 4 Ay, 3 Hafta ve 2 Gün/4 Luni, 3 Saptamini si 2 Zile(Christian Mungiu), Kelebek ve Dalgıç Giysisi/Le Scaphandre et Le Papillon(Julian Schanabel) ve son olarak Sürgün/Izgnanie(Andrei Zvyagintsev). Cannes 2007’nin ödül listesine baktığınızda bu filmlerin adlarını göreceksiniz. Ayrıca Venedik’ten de başta Emir Kusturica’nın son filmi Bana Söz Ver/Zavet dahil birkaç film, festival filmleri arasında.

Ayrıca, az da olsa ünlü oyuncu ve yönetmenlerin sanatsal filmleri kendine yer buluyor: Cronenberg’in yine şiddeti anlattığı son yapıtı Sessiz Tanık/Eastern Promises ilk göze çarpan film. Ayrıca Before Sunset etkisi hissedilen ve benim gibi malum filmin hayranlarınca merakla beklenilen Julie Delpy yönetiminde Paris’te 2 Gün/2 Days in Paris. John Waters’ın ilginç müzikalinin yeniden çevrimi Hairspray(Adam Shankman). Keira Knightley ile kendinden söz ettiren İpek/Silk(François Girard). Son olarak da Güney Kore’nin ilginç yönetmeni (en son Zaman adlı filmini izledim ve yine çok orijinaldi) Kim Ki-duk imzası taşıyan Nefes/Soom.

Bu yıl yine dopdolu bir program sinemaseverleri bekliyor. Festivalin tek mekanı olan Emek Sineması civarında yine entel, sinema manyağı insanlar deli deli koşturacaklar. Arka arkaya 3-4 film seyredip sinema zevkinin doruklarına çıkıp bir nevi orgazm olacaklar. Film aralarında sanatsal sohbetler cafelere taşınacak. Film kritikleri İstiklal Caddesi’nden Tünel’e, oradan da Eminönü’e yankılanıp İstanbul’u sinema sevgisiyle boğacak.

Filmekimi, İstanbul Film Festivali’ne kadar acıkmamak için yediğimiz ama çok doyurucu olmayan şekerlere benziyor. Bir nevi züğürt tesellisi ama bu teselli de bazı sinefiller için fena sayılmaz.

Hiç yorum yok: