23 Ekim 2009 Cuma

Günümüze Ait Bir Trajedi

Trajedi, Antik Yunan’dan beri sergilenen bir tür. Sahne sanatlarıyla uğraşanların seyirciye bazı duygular vermek için yaratılan bir sahne sanatı. Kimilerine göreyse, izleyiciye keyif vermek insan acısına dayalı bir sanat biçimi.

İnsanoğlu yüzyıldır, bu türle coştu, ağladı, güldü, hüzünlendi. Ama nedense hiç bıkmadı. Çünkü hayat da bir trajediydi. İnsanların sahneye koyduğu bir oyun! Tabii izleyicisi kimdir, onu bilemem. Ama bir şekilde oynanmaya devam ediyor ve ondan alınan kesitler izlenmeye de devam ediyor.

Ben de size 6 karakterli bir trajedi anlatacağım:

Önce karakterleri tanıyalım: popüler bir yönetmen, onun menajeri, menajerin oğlu, ünlü bir işadamı, işadamının metresi ve işadamının oğlu.

Yönetmen yeni filmi için oyuncu arıyordur. İşadamının metresi oyuncu olma hevesinden yönetmenin kapısını çalar. Kadına vurulan yönetmen başrolü ona verir. İşadamı bunu önce onaylamasa da, sonradan filme yapımcı olarak kontrolü sağlar. Şart olaraksa oğlunun filmin yapım belgeselini çekmesini ister. Yönetmenin menajeri de hem yönetmeni sevdiğinden hem de filme yapılan bu sağlıksız destekten ötürü hoşnutsuzdur. Ama sağlık problemleri olan oğlu asıl derdini oluşturduğundan ses etmiyordur.

Trajik olaylar zinciri, yönetmenle başrol oyuncusunun birbirine âşık olmasıyla başlar. İşadamı, her gün kaydını takip ettiği belgeselden durumu anlar. Metresine baskı uygulasa da ona sırılsıklam aşık olduğundan filme bir şey yapamaz. Ama evdeki kavgalar bardağı taşırır, filmin kurgusu tamamlanmadan yönetmenle kadın, bir sahil kasabasına kaçar. Deliye dönen işadamı berbat bir kurguyla filmi gösterime sokup yönetmenin kariyerini sonlandırır. Bu zalim müdahaleye menajer de ses çıkaramaz, çünkü hem sevdiği adam çekip gitmiştir hem de işadamı oğlunu tedavi ettirmektedir.

Ama yönetmenin kariyerini sonlandıracak asıl olay bir kazayla olacaktır….

Trajedinin sonunu yazmıyorum çünkü bu blogta hiçbir şekilde spoiler (yerine uygun Türkçe kelime bulamadım) vermemeye çalışıyorum. Merak edenler en sevdiğim yönetmenlerden olan Pedro Almodovar’ın yeni filmi Los Abrazos Rotos (Broken Embraces)’ı izleyebilir.

Bu yazıda biraz ikili oynadığımın farkındayım ama Almodovar’ın usta olduğu hikaye anlatma sanatının yeni bir örneği olan bu eserin hikayesini öne çıkarmak istedim. Almodovar (pek sevmediğim bir benzetme olacak ama) bir örümcek misali ince ince örmüş senaryosunu. Bunu araya yerleştirdiği ufak ama sağlam detaylarla da perçinleştirmiş (Fotoğrafın köşesindeki öpüşen çiftin üzerinde yapılan felsefe çok hoştu mesela). Bunlara her filmindeki gibi kusursuz teknik detaylarla birleştirince tadından yine yenmeyen bir film oluşuyor.

Bu demek değil ki Los Abrazos Rotos bir başyapıt. Hable con Ella uzun süre Almodovar’ın zirvesi olarak kalacak galiba. Çünkü Los Abrazos Rotos onun üzerine bir şey koyamıyor. Ama zaten son yıllarda gittikçe azalan melodramların arasında, hele ki çoğu duygu sömürüsünün dibine vururken, nadir başarılı örneklerden biri olmayı başarıyor. Bu yüzden Almodovar’ın her filmi gibi son eseri de izlenmeyi sonuna kadar hak ediyor.

Oyuncular: Lluis Homar, Penélope Cruz, José Luis Gomez, Blanca Portillo, Tamar Novas, Robén Ochandiano – Görüntü Yönetmeni: Rodrigo Prieto – Müzik: Alberto Iglesias – Senaryo ve Yönetmen: Pedro Almodovar – ***1/2

Hiç yorum yok: