24 Temmuz 2011 Pazar

The Borrower Arrietty

Studio Ghibli, insanın içini ısıtan bir marka artık. Hangi filmi olursa olsun, size yeni bir şeyler söyleyebilen, dünyaya dair uyarılarda bulunan, bunları yaparken de animasyonun sıcaklığını, sevimliğini ve şirinliğini unutmayan bir stüdyo.Çoğu kimse Japonya'nın Pixar'ı dese de, Pixar'dan daha olgun, samimi ve en önemlisi birbirini tekrar etmeyen filmler yapıyorlar.

Stüdyo Ghibli'nin son mahsülü Kari-gurashi no Arietty (Aşırıcılar/The Borrower Arrietty) de bu çizginin güzide bir devamı. İngiliz yazar Mary Norton'un romanından uyarlanan film, insanlara görünmeden kendi hayatlarını yaşamaya çalışan tırnak boyutundaki küçük insanları merkeze alıyor. Bahçeli bir banliyö evinin bodrumunda kendi evlerinde yaşayan ve insanların dert etmeyecekleri küçük şeyleri aşırarak hayatlarını idame ettiren bir aile vardır. Ailenin kızı Arrietty, 14 yaşına girdiğinde artık eve çıkıp aşırmayı öğrenmesi gerekmektedir. Aynı zamanda, evin sahibinin küçük yeğeni Sho kalp ameliyatı olmadan dinlenmek için eve taşınır. Arrietty ile Sho'nun birbirini görmesi ve aralarında oluşan dostluk ikisi için de yeni kapılar açmaya başlar.

Bu roman daha önce birkaç kez uyarlanmıştı. En ünlüsü de John Goodman'ın oynadığı aile filmiydi. Ama diğer tüm uyarlamalar eğlencelik yapımlardı. Ghibli versiyonuysa hikayeye yeni katmanlar açıyor. Dostluğun, güvenin öneminin yanında farklı olana karşı duyulan önyargının saçmalığı, dünyanın sadece insan ırkına ait olmadığı, soyu tükenen canlı türlerinin önemi gibi birbirinden bağımsız ama çok önemli bazı konulara değiniyor. Değinirken de bunu oldukça sıcak ve samimi bir animasyon ile gerçekleştiriyor. Ghibli'nin diğer filmlerinden aşina olduğumuz, sulu boyanın soyut, canlı ve sıcak yapısıyla eşsiz planlar da içeriyor.

Her film yazımda belirttiğim, gittikçe kısırlaşan ve birbirine benzeyen film dünyasında böylesine farklı, içi dolu filmler seyretmek insanın içini açıyor, sinema sevgisini bir kez daha açığa çıkarıyor. 7'den 70'e her insanın izlemesi gereken hem eğlenceli hem hüzünlü hem de ders niteliğinde bir film.

Hiç yorum yok: