23 Kasım 2011 Çarşamba

Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi


Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi, daha adıyla bile dikkat çekiyor ve absürdlüğü kullanarak bir şeyleri eleştireceğinin sinyallerini veriyor. Ardından afişini gördüğünüzde "Ben bu aileyi ters yüz edeceğim!" diye bas bas bağırıyor.

Adana Altın Koza'dan bu yıl 'En İyi Film' ve 'En İyi Senaryo' ile dönen film, tahmin edeceğiniz üzere bir aile eleştirisi. Açıkçası ben, adından dolayı, günümüz dizileri tarafından iyice suyu çıkarılan 'Yeşilçam Türk ailesi'ni hicvedecek sanıyordum ki daha iyisi çıktı. Tipik bir orta sınıf ailesi üzerinden kopkoyu bir ülke eleştirisi.

Aslında filmin değindiği çok konu var. Onur Ünlü, gerçekten harika senaryosunda bunlara o kadar güzel dokunup altlarını dolduruyor ki şapka çıkarmamak elde değil. Aslında Ünlü finale doğru, karakterlerinin cazibesine kapılmayıp biraz kendini dizginleyebilse ortaya daha da güzel bir film çıkabilirmiş. Ama bu hali, bile takdire şayan. Hatta kurak sinemamızda hiç olmayan kara filme el atıyor. Buna biraz absürdizm katıp Coenler havası vermesi daha da ilginci. Eleştirmenler tarafından çok pohpohlanan Vavien'den çok daha iyisiyle karşı karşıyayız. Çünkü Vavien sadece aileyi eleştirirken finalinde yumuşak bir havaya bürünüyordu. Ünlü'nün filmi ise, hem aileyi eleştirirken hem onun üzerinde ülkeyi eleştiriyor hem de kapkara bir finalle filmini neticelendiriyor.

Bana ilkokulda öğretilen en temel bilgilerden biri de şuydu: Çekirdek aile, ülkenin en küçük sosyal birimidir. Yani, ülke bir vücutsa aile de onun hücresidir. Tıpkı hücre gibi de ülkenin tüm temel yapıtaşlarını içinde taşır.

Celal Tan'ın ailesi taşrada (Anadolu'da) yaşayan bir aile. Celal Tan'ın yanında, yeni evlendiği genç eşi, iki yetişkin çocuğu, torunu ve annesinden oluşmakta. Olaylar, Tan'a sürpriz doğumgünü hazırlanırken Tan'ın eve bir hışımla gelip genç karısını yanlışlıkla öldürmesiyle başlıyor. Tüm ailenin, olaya şahit olsa da görmemiş gibi yapmasıyla da hadiseler zincirinin ilk halkası başlıyor.


Bu cinayetin çözülme aşaması da bize tipik bir Türk ailesi hakkında ciddi ipuçları veriyor. Mesela aslında birbirleriyle hiç konuşmadıklarını, her şeyi içlerine attıklarını ve bundan ötürü de en ufak bir olayda (bu, yanlış anlama da olabilir) nasıl bir kaşık suda fırtına kopardıklarını görüyoruz. Sonra da gerçeklerle yüzleşeceklerine olayı örtbas etmek için nasıl çabaladıklarını, hatta haksız yere kendilerini haklı çıkardıklarını ve buna kendilerinin de nasıl inandığına şahit oluyoruz.

Ülkemizin acınacak haline gülmekten başka bir şey değil aslında film süresince yaptığımız. Birbirimizin hatalarını kullanarak kendi hatalarımızın üzerini örtmemizdir burada güldüğümüz. Başkalarının istediği hayatları yaşadığımızın inkarıdır, sahte inançlar uğruna bir hayat boyunca saçmaladığımız gerçeğine yüz dönmektir.

Filmde, daha nice ince detaylar var. Yıllarca hukuk hocalığı yapıp ölmesine ramak kala bu dünyanın maddiyatlığını anlayan bir yan karakter var. Nice elitimiz böyledir mesela, ülkemizin satır aralarında kaybolmuş bir gerçeğidir bu. Diğer taraftan kendini dünyanın en önemlisi zanneden bir sanatçımız var, aslında günlük hayata yüz vermez gibi gözükürken aslında o hayata nasıl bağlı olan züppe. Bir de insanların ünvanlarına kanıp onlara olduğundan daha fazla değer verenler var. Sanki bu ülkedeki tüm profesörler ak kaşık gibi.

Dediğim üzere, filmden neler neler çıkarılıp her birinin üzerine sayfalarca yazılabilir. Ama filmi izlerken gördüğüm bir detay daha var ki ilk defa bu açıdan durumu gördüğümden beni çok şaşırttı.

Hep 80' ihtilalinin bu ülkeyi nasıl değiştirdiğinden, bu ülkeye paranın girmesiyle riyakarlığın, insafsızlığın ve benmerkezciliğin nasıl ortaya çıktığını söyleriz. Filmde gördüm ki aslında bu özellikler bizim orta sınıfımızda hep vardı, son 20-30 yıla dayanan sonradan türemiş bir huy değil. Orta sınıf hep böyleydi, zaten filmin taşrada geçmesi de onu işaret ediyor, hala içine kapanık bir topluluk üzerinden anlatıyor olayları. 80'ler bu ülkeye parayı getirerek sadece bu özelliklerin ayyuka çıkmasını sağlamıştır. Yoksa bu topraklar dünyanın en güçlüsüyken Fuzuli boşuna "Selam verdum/Rüşvet değuldur deyu almadılar." dememiştir.

Ülkemiz ve insanımız adına bolca zihin egzersizi yaptıran bu filmi herkesin izlemesini salık veririm.

Hiç yorum yok: