23 Mart 2008 Pazar

Dizi Furyası ve Spaced


Son yıllarda bir dizi furyası almış başını gidiyor. Hayır, birbirinin benzeri, klişe fabrikası yerli dizilerden bahsetmiyorum. Yabancı dizileri kastediyorum. Tabii ki televizyonun başlangıcından beri diziler yapılmakta ama 90’lı yıllarla birlikte ABD’de dizi fırtınası dinmişti. Eskilerin Dallas’ından, Charlie’s Angels’ından, Komiser Kolombo’sundan pek eser yoktu. Belki de o yüzden yapımcıları Seinfeld’e 3 sezon katlandılar. Şaka ama gerçektir ki Seinfeld ilk 3 sezonunda pek para kazandırmayan bir diziydi, sonra da efsane haline geldi.
Ama 2000’li yıllarla beraber kalıplar biraz kırılmaya başladı. Klasik dizi şablonlarının yerine daha rahat, fütursuzca konuşan, cinsellik içeren diziler gelmeye başladı. Diziler daha hayat kokmaya başladı. Dawson’s Creek, Gilmore Girls belki de geçiş dizileriydi. Oyunculu diziler animasyonları yakalamaya çalışıyordu. The Simpsons ve South Park’ın argolu hayatı daha cazipti. Nitekim Sex & The City ve Six Feet Under gündeme bomba gibi düştü. İlki 4 New York’lu iş kadınının seks hayatlarını televizyona taşıyordu. Çıplaklık, argo ve seksin her hali diz boyuydu. İkincisi ise durmadan hayatlarında kötü bir şey olan ama buna rağmen (5. sezon 9. bölüm hariç) ağlatmayıp kendini izlettiren bir cenaze evi ailesini anlatıyordu.
Ama yine de diziyi seyretmek uğruna kendini eve kapatan bir kitle yoktu. 2004 yılında o da değişti. Diziler gerçekten kabuk değiştiriyordu. Lost, gerçek manada ortalığı darmaduman etti. Birkaç on milyon seyirciyle en çok izlenen dizi konumunda. Şu anda en büyük TV fenomeni konumunda. Ardından 24, Prison Break, House, Heroes geldi ve daha bir sürü dizi daha. Hepsi salt eğlendirmekten ziyade, izleyicisini meraklandıran, düşündürten ve bir takım mesajlar barındıran dizilerdi. Mesela American Beauty sonrası tartışılan banliyö yaşantısı, Desperate Housewives ile yeni bir boyuta taşındı.
Doğal olarak sitcomlarda değişikliğe uğradı. Bunda esas payı Married with Children, Seinfeld ve The Simpsons oluşturdu. Ellen dizisinde baş karakter lezbiyen olduğunu itiraf edebiliyordu artık. Bir de İngiltere lisanslı sitcomlar var ki bu yazıyı yazma sebebimi oluşturuyorlar, özellikle biri.
İngilizler hep farklıydı zaten. Daha yeni dünya başkanını eleştiremezken Monty Python The Flying Circus ile başta din olmak üzere politika, toplum, ekonomi, tarih gibi ciddi alanları acımasızca eleştiriyordu. Üstelik bunu ta 70’lerde yapıyordu. Ardından çeşitli komedi grupları da onların izinden gitti. Bir de hiçbir mesajı umursamadan salt mizah yapanlar vardı. Bunların en ünlüleri Coupling ve The Office dizileridir. İkisinin de Amerikan versiyonu mevcut ama orijinalleri çok daha iyi iyidir, gülmekten kasıklarınıza ağrılar girer.
Şimdi de ben size üçüncüsünü tanıtacağım: Spaced. 1999-2001 yılları arasında 2 sezon boyunca yayınlanan ve sadece 14 bölümden müteakip bir dizi kendileri. Hala 3. sezon dedikoduları bulunuyor ama gerçekleşeceğe hiç benzemiyor. Dizinin beyin takımı Simon Pegg ve Jessica Hynes (Stevenson). İkili dizinin hem senaristi hem de başrol oyuncuları. Yönetmen de Edgar Wright. Simon Pegg-Edgar Wright ikilisi dizi sonrasında yazdıkları ve Wright’ın yönettiği iki filmle, Shaun of the Dead ve Hot Fuzz, bayağı popüler oldular. Ama bu dizi ikilinin ilk projesi.
Senaryo basit aslında: Ev arayan iki kişi, bir çifte kiralanacak evi tutmak için çift numarası yapıp eve taşınır. Çizgi roman çizeri olan ama hiç yayınlanmış eseri bulunmayan Tim Bisley, çizgi roman dükkanı sahibi arkadaşı Bilbo Baggins’in (!) yanında çalışmaktadır. Aslında yazar olan ama hiçbir şey yazamayan Daisy Steiner ise işsiz güçsüz takılmaktadır. Yeni ev sahibeleri Martha, ilginç konuşması ve her zaman elinde bulunan içki şişesi/kadehi ile görünülesi bir tiptir. Martha’nın kızı Amber’in yüzünü ise hiç göremeyiz. Alt komşuları Brian ise bir ressamdır ama bizzat ne yaptığını soracak olursanız, size vereceği cevap ve eşliğindeki görüntüler şunlardır:
- Kızgınlık/Brian fırça ile tuvale saldırmaktadır.
- Acı/Brian parmağını keser ve kanıyla tuvali boyar.
- Korku/Tuval karşısında ağlamaktadır.
- Şiddet/Tuvalin üzerinde çekiçle yumurta kırmaktadır.
Bir de ikilinin birer yakın arkadaşları vardır. Tim’inki Mike’tır ve kendisi hayatı savaş alanı zannetmektedir, zamanında Paris’i tek başına işgal etmeye kalkmış ve ordudan atılmıştır. Daisy’ninki de Twist’tir, o da kendini ünlü bir modacı sanmakta ama sadece kuru temizleyicide çalışmaktadır.
Bu 6 karakterin komik hayatı 14 bölüm haline bize gösterilir. Diziyi asıl eşsiz yapan unsur ise göndermeleridir. Dizinin her bölümünde en az 5-6 tane olmak üzere film/dizi/kitap göndermeleri yapılır ve bunlar diziye çok iyi bir şekilde yedirilir. En çok gönderme yapılanlar Star Wars, The A-Team, Scooby Doo. Ama çok geniş yelpazeli bir gönderme listesi söz konusu. Mesela Manhattan’ın başlangıcı gibi yapılan 2. sezon başı çok değişik. Tabii, şöyle bir dezavantaj söz konusu: Göndermeleri yakalamak için film kültürünüzün geniş olması gerekli ama yakaladıkça duyduğunuz haz da artıyor. Bu bakımdan gerçekten eşsiz bir dizi.
Bu arada dizinin gittikçe kültleştiğini ve henüz Türk televizyonlarında yayınlamadığını ekleyelim. Lakin 2008-2009 sezonunda yayınlanacak olan dizinin Amerikan versiyonu sebebiyle popülerleşeceğini ve bizde de gösterileceğini yorumlayabiliriz.
Son olarak yabancı dizi kanallarının artmasıyla yaşanan dizi enflasyonunda yönünüzü iyi tayin etmenizi öğütlüyorum. İçlerinden çürükleri atarak zamanınıza değecek dizileri seyreyleyin.

Hiç yorum yok: