13 Nisan 2010 Salı

29. İstanbul Film Festivali'nin Sorunları

İstanbul Film Festivali çeşitli sebeplerle kan kaybetmeye devam ediyor.

Öncelikle artık belli bir kesim için festival gerekliliği tartışılır oldu. Kendimi de kısmen katabileceğim sinemaya yalnız giden, asosyal film manyakları çok daha iyi bir kaynak buldular nadide filmleri seyretmek için: İnternet. İsteyen filmini çeşitli kaynaklardan indirdi, isteyen de kılını kıpırdatmadan dünyanın öbür ucundan kolisini getirtti. Yani eskiden festivallerin esas kozu olan nadide filmleri sadece kendilerinde seyretme avantajları ellerinden alındı.

Diğer yönden sinemanın büyüsü giderek evlere de girmeye başladı. Bir güzel ekran ve uygun ses sistemiyle sinema keyfini salondan farksız yaşayabilirsiniz. Sonuçta dışarı çıkıp, bilet alıp, gereksiz reklamlar seyredip, tanımadığınız insanlarla film izlemek yerine vinizde rahat rahat kurulup filmin tadını çıkarabilirsiniz.

Bunların dışında İstanbul Film Festivali'ni ilgilendiren başka konular da var: Salonsuzluk, var olanların yetersizliği, tanıtma beceriksizliği (bilhassa bu yıl!), program kısırlığı, vb. Çok uzatmadan hepsine değinelim:

Emek fiyaskosu malum! Beyoğlu Belediye Başkanı'nı kapıya o güzelim plaketi astığı için kutluyoruz! (Adam, şaka gibi, burada bir zamanlar sinema vardı diye yazı asmış, ötesi var mı!)

Emek'in yerine baş salonluğu almış gibi görünen Yeni Rüya dökülüyordu! İlk filmimde iki yanımdaki koltuk kırık çıktı ve festivalin 8. günüydü. Geçen senelerdeki Yeni Melek fiyaskosu hala hafızalarda korunuyor. Gerçi İKSV ne yapsın, İstanbul'da alışveriş merkezleri hariç salon mu kaldı, layığıyla film izlenebilecek? "Her yer alışveriş merkezi olmalı!" mantığındaki belediye de bir şey yapmayınca hele!

Ayrıca ilk defa bu kadar cansız reklemlar ve tanıtım izledim. İstanbul'da kaldığım 2 günde de sinemalar hariç festivalin esamesi okunmuyordu. İstiklal bile pek bir olağandı.

Geçen yıl kadar olmasa da ilgiye yönelik bir programdan çok uzaklaşıldı festivalde. Hülya Uçansu'nun eksikliği mi diye düşünüyorum artık. Galalar bile gündüze konmuş yanılmıyorsam. Haftasonu programları yerlerde resmen. İnsan biraz güzel filmler koyar. Çok ciddi program hataları hissediliyor. Mesela o kadar güzel Türk filmlerinin nerdeyse hiçbiri haftasonuna konmamış. Ya yap 10 TL, millet yeni film izlesin. Ucuza diye illa hafta içi mi olmalı?

Ayrıca 6 yıllık festival deneyimimde ilk defa üst üste 2 altyazı sorununa şahit oldum. Organizasyon eksikleri de artmış anlayacağınız.

Ben bunları yazarken üzülüyorum. Çünkü İstanbul Film Festivali, ülkemizin (yurtdışında) en ünlü ve en iyi festivalidir. Ama politik ve şahsi çıkarlar işte böyle mahvediyor değerimizi.

İzlediğim 6 filmin yazıları haftasonuna kaldı artık. Orada bir daha toparlarız festivali.

Hiç yorum yok: