17 Eylül 2007 Pazartesi

Harry Potter ile Büyümek

Harry Potter serisi 10 yıllık bir dönemi kapsıyor. Son kitap, Harry Potter ve Ölümcül Takdis, ile birlikte bu seri de nihayete erdi. Öyle bir seri ki her kitabın çıkışı yeni bir satış rekoru kırdı. Yazarını alt-orta sınıftan en üst sınıfa çıkardı. Rowling şu anda İngiltere’nin en çok kazanan ve belki de Kraliçe’den sonra en güçlü kadını. Hatta öyle ki çevirenleri bile zengin etti. Sevin Okyay bunca yıl sonra para kazandı. Bir sürü makale ve yazıya konu oldu. Hollywood hala daha filmleri çekmekle meşgul ki o filmler gişe rekorlarını allak bullak etti. Oyuncaklar, temalı ürünler derken kendi ekonomisini yarattı bir nevi. Bu ekonomi de sona ereceğe hiç benzemiyor. Kısacası Harry’ciğimizin daha çok kulağını çınlatacağız.

Seri 97’de başladı. Gazetelerde çıkan haberleri hayal meyal hatırlıyorum. ABD ve İngiltere’nin genç bir büyücünün maceralarını merakla takip ettiği yönünde ilginç haberleri her medyada kendine yer buldu. O zamanlarda da ben fantastik edebiyatla gayet içli dışlıydım. Aradan 3-4 yıl geçti, filmlerin çekileceği duyuruldu, ben de bir okuyayım dedim. Kitabı alış, o alış. Daha yeni bırakabildik işte. İlk kitabı, Harry Potter ve Felsefe Taşı, ne kadar sürede bitirdim, tam hatırlamıyorum ama 5 günü geçmediğine kalıbımı basarım.

Kitap inanılmaz sürükleyiciydi, elinizden bırakamıyordunuz resmen. Bunda da deneyimli edebiyatçımız Ülkü Tamer’in başarısı unutulmamalı. Hemen ardından kitapçıya gidip ikinci kitabı, Harry Potter ve Sırlar Odası, aldım, sadece 2 gün sürdü okumam. Ben okumaya başladığımda yurt dışında 4. kitap yeni çıkmıştı. Dolayısıyla 3. kitap, Harry Potter ve Azkaban Tutsağı, bir ay içinde, dördüncüsüyse, Harry Potter ve Ateş Kadehi, 3 ay içinde çıkmıştı. Vesselam 6 ay içinde Harry Potter fanatiğine dönüşmüştüm. Her kitabın öncekine göre daha iyi ve doyurucu olması harikaydı. Bu arada Ülkü Tamer çevirmen koltuğunu sinema eleştirmeni Sevin Okyay’a bırakmış ama çeviri pek zarara uğramamıştı. 4. kitaptan itibaren Okyay’a, kendi oğlu ve yine sinema eleştirmeni Kutlukhan Kutluk yardım etti.

6 aylık sürede 4 kitabı arka arkaya okumam bir devamlılık yaratmıştı ve galiba bu, kitapları daha çok sevmemi sağlamıştı. En çok sevdiğim kitap 4. kitaptı (ve hala öyle) ve bir daha aynı tadı alamadım. Geri kalan 3 kitap beni heyecanlandırsa da hep bir şeyler eksik kaldı. Bu durumun ana etkeni kitapların çıkması sırasında geçen ara sırasında büyümem (diğer manasıyla olgunlaşmam) olabilir. Ama esas etken zamanla kitabın büyüsünden uzaklaşmış olmam. 4. kitabı lise 2’de sıra altında okuyordum. 7. kitabı ise üniversitenin son yaz tatilinde okudum. Aradaki zamanda geçirdiğim değişim çok büyük. Belki Harry de her kitapla büyüyordu ve dolayısıyla kitap daha karmaşık bir hal alıyordu ama bu büyümeyle, gerçek hayattaki büyüme birbirinden ayrılıyordu. Sonuçta Harry’nin hedef kitlesi belliydi, bir çocuk kitabından bir polisiye kitabındaki karmaşıklığı bekleyemezdiniz. Ayrıca Harry bir Yüzüklerin Efendisi ve ya ardından gelen FRP kitaplarına da benzemiyor. Sonuçta Harry bir masal kahramanı olarak çocuklara hitap ediyor. Evet, alışageldik bir kahraman değil, biraz daha gerçekçi, fantastik edebiyatın ekmeğini yiyen bir kahraman ama bu, onun esas kitlesini hiç değiştirmedi.

Harry hiç cinsellikle uğraşmadı, hiç mastürbasyon yaptığını okumadık, tek düşündüğü Zo Chang’i ya da Ginny’yi öpebilmekti ve öptü zaten ama ileriye gitmedi. Ron’un Hermione’yi sevdiğini herkes biliyordu ama el ele tutuşmadılar bile. Kitaplarda da hiç gri karakter olmadı, ya kötü vardı ya da iyi. Bazı iyi karakterlerin kötü taraflarını öğrendik (Harry’nin babası herkese yukarıdan bakarmış mesela) ama bu yönleri onların iyi olmasına gölge düşürmedi hiçbir zaman. Kötüler de hep kötüydü, ancak son anda tövbe edip iyi olabilenler vardı (Dudley bile son kitapta iyi olabildi). Ayrıca hiçbir kitap edebi kitap mertebesine ulaşamadı, ileride klasik çocuk kitapları arasına girebileceğinden bile şüpheliyim.

Ama tüm bunlar kitabı heyecanla okumamı engellemedi. Son kitapta bile Snape hakkındaki gerçeği okurken çok heyecanlandım. Rowling’in hakkını vermek gerek, harika bir evren yarattı ve bu evrene karakterlerini sağlam yerleştirdi. Tek hayal kırıklığım kitabı çok klasik bitirmesi. Tamam, Voldemort’u öldüreceği belliydi ama bunun ceremesini de çekmesini bekliyordum. Hatta Voldemort’un Ginny yoluyla şantaj yapmasını bekliyordum, tabii fos çıktı. Seri fazla iyi bitti. 3. kitap bile 7’den daha karanlıktı.

Bu arada 5. kitap, Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı, okuduğum son çeviri oldu. Son 2 kitabın çeviri süresine dayanamayarak orijinalini okudum, daha iyi olduğu gerçekti. 6. kitap, Harry Potter ve Melez Prens, daha insani geldi bana ve kesinlikle en karanlık kitaptı. Sonuçta koskoca Dumbledore ölüyordu, çoğu hayran (ben dahil) 7. kitap, Harry Potter ve Ölümcül Takdis, çıkana kadar Dumbledore’un öldüğüne kesin olarak inanmadık. Hatta 7. kitaba ilk başladığımda Fransız arkadaşım Louis ile Dumbledore’un nasıl geri gelebileceğini tartıştık.

Filhakika, 7 kitaplık Harry Potter serisi sona erdi. Çok konuşuldu ve konuşulmaya devam edecek. Belki elle tutulur bir şey bırakmayacak geriye fakat popüler kültüre yaptığı büyük katkı es geçilmemesi gerek. Sonuçta Harry’yi benim babam bile biliyorsa bir şeyler başarmış demek. Beyaz zamanında Hayri Pıtır diye az mı dalga geçti, hem?

Hiç yorum yok: