23 Eylül 2007 Pazar

No Reservations

Film adları çok önemlidir. Aslında genelleme yaparsak her şeyin adı çok önemlidir ama bu, film bazında bir adım öne çıkar. Çünkü filmi tanımlamak isteğinizde ilk önce adını söylersiniz ve bu ad size film hakkında birkaç ipucu verir. Bu yüzden gerek yapımcılar (Abdullah Oğuz Mustafa Hakkında Her Şey’in adına karşıymış) gerekse dağıtımcılar adlara mutlaka müdahale ederler. Bu yüzdendir ki Türkiye’de gösterime giren çoğu romantik-komedinin Türkçe adında ‘aşk’ kelimesi vardır. Seyircinin adı görür görmez filmin yapısını anlaması amaçlanır böylece. Ne yazık ki her Türkçe ad, orijinali kadar yerinde olmuyor. Filmimize dönersek ‘Aşkın Tarifi’ adı filme uymuyor çünkü aslında film tersini söylüyor: “Aşkın tarifi yoktur!” Oysa ki orijinal adı olan ‘No Reservations/Rezervasyon Yok’ filmdeki birkaç konuyla örtüşüyor. Mesela Kate’in hayatında aşka yer olmaması gibi ve ya Zoe’nin annesinin aniden ölümü gibi. Bunun için ad konusuna biraz daha dikkat edilmesi gerekildiğini düşünüyorum.

Filme bakarsak vasat bir romantik-komedi olduğunu görüyoruz. Bir romantik-komedinin tüm işlevlerini başarıyla gerçekleştirse de bunu bir adım öteye götüremiyor. Ama bunu yan unsurlarıyla destekleyerek vasatın üstüne çıkmayı başarıyor. Buradaki en önemli yan unsur, müzikler. Philip Glass’ı ne zaman dinlesem hayran kalıyorum zaten ve yine kendisine hayran bıraktı. Adam film müziği nasıl yapılır çok iyi biliyor. İkinci unsur, oyuncular. Catherine Zeta-Jones yaşlanma emareleri göstermesine rağmen zevkle izlettiriyor kendini. Aaron Eckhart yine rolünün hakkını veriyor. Ve Abigail Breslin Oscar adayı olmasının hakkı veriyor. Yan kadro da iyi oluşturulmuş ama Patricia Clarkson rolüne uymamış. Üçüncü ve son unsur ise Shine ve Hearts in Atlantis gibi iki sıra dışı film yöneten Scott Hicks.

Ama bu üç unsur, filmin vasat olmasını pek değiştiremiyor. Çünkü şablon çok önceden belli zaten: Kate yalnız yaşayan, işine aşık, başarılı bir aşçıdır. Kardeşi ölünce yeğenine bakmak zorunda kalır, aynı zamanda da mutfağına bir yardımcı gelir, opera sevdalısı, Kate’in zıddı Nick. Bu hikayeyi daha önce izlediğinizin farkındayım ama bu 3 unsur için değişiklik yapmaya değer.

Oyuncular: Catherine Zeta-Jones, Aaron Eckhart, Abigail Breslin, Patricia Clarkson, Bob Balaban – Görüntü Yönetmeni: Stuart Dryburgh – Müzik: Philip Glass – Senaryo: Carol Fuchs (Sandra Nettelbeck’in Bella Martha adlı senaryosundan) – Yönetmen: Scott Hicks

**1/2 G.T.: 7 Eylül Y.T.: 21 Eylül

Hiç yorum yok: