27 Eylül 2007 Perşembe

Son Sınıf Sancısı

Şu günlerde ciddi bir fırtına yaşanıyor beynimde. Uzun süre de dineceğe benzemiyor. Çünkü ne zaman güneşin huzmeleri içeri sızsa gündemdeki yeni bir bulut önünü kapatıveriyor. Ben de artık umursamamaya başladım, lakin bu, hiçbir şeye çare değil. Tam tersi negatif etki ediyor.

Geçen haftanın başından beri resmen üniversite son sınıftayım. İlkokul sıralarında başladığım öğrenim ve eğitim hayatım sona ermek üzere hızla gün saymakta. Yalnız bu son, beni herhangi bir sondan daha çok korkutuyor. Çünkü bu sonun ötesinde vereceğim kararla hayatımda dönüşü olmayan bir yolculuğa başlayacağım. Çoğu arkadaşım bu duyguyu ÖSS korkusuna benzetiyor. Bence, alakası yok. ÖSS 3 saatlik bir sınavdı. Evet, o sınav da hayatını belirliyordu fakat hiç olmazsa neyi ne zaman yapacağın belliydi. Sınava nerde, ne zaman, nasıl gireceğin belliydi. Sınav sonrası nasıl bir hayata adım atacağın az çok belliydi. En azından ben tahmin edebiliyordum ve çok da yanılmadım. Lise 3’te düşündüğüm çoğu şey, üniversitede oldu.

Oysa şu anki duygu bambaşka. Tam bir belirsizlik içindeyiz. Okul bitince ne olacak? Ben yalnız değilim. Şu an Türkiye’nin herhangi bir üniversitesinin son sınıfındaki herhangi bir öğrenci de benimle aynı düşüncelerde. Çünkü bu sorun, tüm Türk gençliğinin sorunu. Türkiye’de sadece sınırlı sayıda genç, okul bitince ne yapacağının bilincinde, diğer deyişle geleceğinde endişe etmiyor diyebiliriz. Aslında benim de o gruptan olmam gerek. Sonuçta bu ülkenin en köklü üniversitelerinden birinin en eski bölümünü bitireceğim. Diplomamda İTÜ Makine Mühendisliği etiketi olacak. Ama yine de umutsuzum. Neden? Sorun sadece iş mi sadece? Gazetelerde okumuyor muyuz, pazarcılık yapan üniversite mezunlarını. Sonuçta işse iş. Ama önemli olan nasıl bir iş olacağı. Yani ben makine mühendisi olarak üç kuruşun hesabını yapacaksam ortada yine bir sorun var demektir. İşe girdiniz, hal bu ya hastalandınız. Size arka çıkacak bir güvenceniz yoksa yandınız. Takım elbiseyle sabah 5’te kalkıp SSK’ya mı gideceksiniz. Olayı küçümsediğimden değil, yanlış anlaşılmasın. Sistemden kaynaklanıyor olay. Bu ülkede sağlık, eğitim ve adalete ne kadar güveniyorsunuz. İleride çocuklarımı nasıl bir çevrede yetiştirebileceğim? Başıma bir haksızlık geldiğinde devlet bana hakkımın karşılığını verebilecek mi? Yaşanan politik krizleri saymıyorum bile. Ben insan gibi yaşamaktan bahsediyorum. Ben çalışırken, çalıştığımın karşılığını alabilecek miyim? Devlete ödediğim verginin karşılığında istediğim hakları kullanabilecek miyim? Yaşadığım şehrin belediyesi bana huzurlu bir kent sunabilecek mi?

Şu anda tamamen karmakarışık bir kafayla ortalarda dolaşmaktayım. Çözüm yurtdışı mı? Öyleyse nasıl? Yurtdışında yaşmak sorunları hallediyor mu? Ülkenden gidip yabancı statüde, hiç bilmediğin bir yerde çalışmak yeterli mi? Belki sana insan gibi davranacaklar ama bir kısmın hep yaban kalacak. Savaşmaya değer mi? Ailenden uzaklaşmaya değer mi? Orada yeni bir sayfa açabilir misin? Farklı bir kültürle yetişmiş biriyle evlenebilir misin?

Bir yanda bu, bir yanda o. Tam iki ucu boklu değnek. Bir karar versem! Demek son sınıfın sancıları böyleymiş!

Hiç yorum yok: