1 Ocak 2009 Perşembe

2008'in Ardından

2008’e Şile’de bir pansiyonda arkadaşlarımla birlikte ama hasta olarak girmiştim. İlginçtir, 2008 de girdiğim şekilde devam etti. Sevdiklerim hep yanımdaydı lakin bir hastalık hali hep devam etti (fiziksel olarak belli olmasa da).

2008’in benim için en önemli olayı, doğal olarak mezuniyetimdi. 17 yıllık okul hayatımı, en azından şimdilik, nihayete erdirdim. Bu, büyük bir onur ve mutluluktu kendi adıma. Artık kütüphanemde bir İTÜ diploması var. Ayrıca dekanlığın bana verdiği özel ödül de gurur kaynağımdı. Yine yaklaşık 4 ay boyunca bifiil organizasyonunda görev aldığım mezuniyet balosu unutulmayacak bir geceydi.

Diğer yandan mezuniyet ardından işsiz kalmam ve bunun yol açtığı sorunlar ciddi bir hayal kırıklığıydı. Ağustostan kasıma ruh halinde gezmem bunun en önemli sonucuydu. Hala daha bu sıkıntıdan kurtulabilmiş değilim lakin ruh şeklinde dolanmıyorum etrafta.

Diğer yandan kendi açımdan yılın önemli olayları şunlardı: Gökova Körfezi’nde çıktığım tekne turu ve akabinde Türk denizlerine aşık olmam. İki akraba düğününe katılmam ve düğünlerden iyice nefret etmem (ki biri balomun olduğu kulüpte, diğeri de Muğla’daydı). Kendi içime daha çok dönmem ve gelecek açısından birtakım önemli kararlar almam.

Dünya’ya bakarsak, bana göre, yılın olayı Obama’nın başkan seçilmesi ve AKP’nin yolsuzluklarının ortaya çıkmasıydı. İlerleyen yıllarda bu iki olay çok önemli sonuçlar doğuracak. Ayrıca 2020 yılına kadar 3. Dünya Savaşı’nın çıkacağı kesinleşti. Ekonomik kriz tabii ki çok önemliydi lakin bu küresel gerçek sadece bir politik hamledir, asıl sebepleri ve sonuçları daha ortaya çıkmamıştır.

Olimpiyatlar ve Avrupa Şampiyonası hem heyecanlıydı hem de hayal kırıklığıydı. İzlemesi uzun yıllar unutulamayacak iki spor olayıydı. Usain Bolt ve Michael Phelps’in sprintleri ile Türk milli takımının son dakika golleri nefes kesiciydi. Şahsen Hırvatistan maçını Nevizade’de izlememi ve ardından İstiklal’de oluşan coşkuyu hayatım boyunca unutamayacağım. Ama iki etkinlik de sporun değil paranın gücünü kanıtladı bana göre ve gelecek adına çok büyük bir negatif göstergeydi.

Sanat açısından güzel bir yıldı. Çünkü o kadar negatif olay/durum meydana geldi ki bunların antitezleri sanat ürünleri olarak ortaya çıkmaya başladı. 2009’dan da bu bakımdan umutluyum. Sinemada bir sürü iyi film izledim. Yorum yapmadan ilk 10 listemi yazacağım sadece: 1) Issız Adam (Çağan Irmak) 2) The Dark Knight (Christopher Nolan) 3) Sonbahar (Özcan Alper) 4) Du, Levande (Roy Andersen) 5) Slumdog Millionaire (Danny Boyle) 6) The Nines (John August) 7) Revolutionary Road (Sam Mendes) 8) In Bruges (Martin McDonagh) 9) My Bluebarry Nights (Wong Kar Kwai) 10) The Curious Case of Benjamin Button (David Fincher)

Müzik açısından zaten 2000’ler çok kısır. O açıdan 2008 sevindiriciydi. Yüksek Sadakat’in 2. albümü benim beklediğimden de iyiydi. ‘Babamın Evinde’ ve ‘İçimde Yağmur’ şimdiden favori rock parçalarımın arasına girdi. Pinhani’nin 2. albümü ise beklediğimin altındaydı. Yine de bana ‘Ne Güzel Güldün’ü armağan ettiler. Hamit Ündaş ve Jülide Özçelik’in albümleri çok sıra dışıydı, uzun yıllar dinleyeceğim. Issız Adam ve Across the Universe’ün soundtrack albümleri beni aylarca meşgul etti ve önümüzdeki yıllarda da sıkça dinleyeceğim albümlerden olacaklar. Ayrıca geçtiğimiz yıllarda çıkıp yeni veya yeniden keşfettiğim Best of Bond, Müfide İnselel’in tek albümü, Pink Martini’nin ‘Hey Eugene’i sıkça dinlediklerimdi.

Sanatın diğer dalları yine kısırdı benim açımdan. Kitap olarak Bir Levanten Şövalye ve The Amber Spyglass (Sene başında daha Türkçe’ye çevrilmediğinden İngilizce okudum.) güzeldi. Az gittiğim tiyatroda beni heyecanlandıran bir oyun olmadı. İlk defa bir müzikale gittim (Rent) ve çok eğlendim. Diğer dallarla öylesine gittiğim Dali sergisi hariç alakam olmadı zaten.

İşte 2008 böyle bir yıldı. Hayatıma ve dünyaya neler getireceğini ise ancak ilerleyen yıllarda göreceğiz.

Hiç yorum yok: