12 Ocak 2009 Pazartesi

3. Dünya Savaşı

Uzun zamandır politika yazmıyorum. Neden mi? Önüne gelen yazıyor zaten, benim yazmam dünyayı mı kurtaracak! Görüyorsunuz işte medyada, birkaç eleman bir şey yapıyor, yüzlerce kişi olayı yorumluyor. Sonuç ise sıfır!

Peki şimdi neden yazıyorsun diyebilirsiniz. Yerden göğe haklısınız. Yalnız ‘neden yazmayacağıma’ dair fikri açıklayayım da ileride sorun çıkmasın. Ha, benim gibi bir boka yaramayan enteller bunu çok sever. Mücadeleye girmeyip “Ben demiştim!” demeye bayılırız. Ha, mücadeleye girip bir şey de değişmeyecek lakin onur geyiğine birkaç aksiyon fena olmazdı.

Şu ‘entel’ kavramını da açıkladıktan sonra sadede gelelim. Bir kere daha yazmıştım: “Entel, her boku bildiğini sanıp aslında bir bok bilmeyen insanlık müsveddesidir.” En belirgin örneği de şu anda kelimelerini okuduğunuz kişidir! Dalga geçtiğimi zannetmeyin, insan en iyi kendini tanırmış. Resmi literatürde de entel, ‘entelektüel’ kelimesinden türemiştir. ‘-lektüel’ ekinin çıkarılmasıyla oluşur. Bu ek de ‘okuyan’ anlamına gelir. Yani entel, okumaz! Sadece duyduklarını okumuş gibi gösterir.

Her ne kadar kendime ‘1. sınıf entel’ sıfatını layık görsem de birkaç kitap okumuşluğum vardır. Üniversitedeki tarih hocam Eminalp Malkoç sayesinde Prof. Dr. Fahri Armaoğlu’nu okumuştum bundan 4 yıl önce (20. Yüzyıl Siyasi Tarihi). O zaman 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi’nin baskısı sadece sahaflarda kalmıştı. Bana da aramak zor geldiğinden okumamıştım. 2007 Haziranı’nda Alkım Kitabevi yeni bir baskı çıkarınca paraya kıyıp (gayet tuzludur!) alıp okudum. Kitap, 1789’dan 1905’e kadar tüm dünya siyasi tarihini ele alır. Kütüphanemdeki en sevdiğim kitaptır çünkü harika bir başucu kitabıdır. Gerçi Armaoğlu’nun Mason olduğundan subjektif bir tarih yazdığını eleştirenler de vardır lakin bazı şeyleri yazmasa da yazdıkları bana yeter.

İşte bu kitabı okuduktan sonra 3. Dünya Savaşı’nın yakın olduğunu anladım. Medyaya biraz dikkatli bakanların 19. yüzyıl siyasi ilişkileriyle bugün arasında bağlantı kurması çok kolaydır. Ağustos-Eylül 2007 döneminde de bu yüzden blogumda politik yazılar birden artmıştır. Takip eden dönemde hasbelkader ‘Alternative Fuels (Alternatif Yakıtlar)’ dersini aldım. Yakıt, enerji sağlar; enerji de bu yüzyılda politika demektir. Derste de çok girmesek de ucundan politikaya bulaşıyorduk. Çünkü bir alternatif yakıtının geleceği direkt herhangi bir ülkenin politikasına bağlıdır. Bir derste de hocamız bizim fikirlerimizi alıyordu, konumuz hangi yakıttı unuttum. Orada söyledim direkt “Hocam, zaten 2020’ye kadar 3. Dünya Savaşı çıkacaktır. Bunun da bir nedeni enerji azlığı olacaktır. Irak Savaşı da bunun en belirgin kanıtıdır.” Hoca pek ehemmiyet vermedi, günümüz barış politikalarının bunu mutlaka önleyeceğini belirtip konuyu kapadı.

Sonraki aylarda gelişen her olay, tezimi güçlendirdi ne yazık ki. En son bu yaz olan Rusya-Gürcistan Çatışması’nda yazmıştım, bu olayların basit düşünülmemesi gerektiğini. Çoğu arkadaşım beni kötümserlikle suçladı. Kendi kararıdır herkesin, herkes gerçeği görmek istemeyebilir, saygım sonsuzdur.

Gazze olayları her şeye tuz biber ekti. Artık 3. Dünya Savaşı’nı zikreden artık salt ben değilim. Gazetelerde, haber programlarında, bilumum yorumlarda sıklıkla zikredilir oldu. Daha somut bir kanıt olunca daha belirgin hale geldi her şey. Böylece iddiamı yenileyebilirim: En geç 2020’de 3. Dünya Savaşı çıkacaktır. Bu savaşta nükleer ve biyolojik silahlar mekanik silahlardan daha öldürücü olacaktır. Tahminen de dünya nüfusunun %90 yok olacaktır. Naçizane tahminim ise 2014’e kadar bu savaşın kesin başlayacağıdır.

Tabii bir de madalyonun diğer bir yüzü var. Dünya için de böyle bir savaş gereklidir. Özellikle fiziksel olarak gezegenimiz perişan haldedir. 7 milyar insan bu gezegenin limitlerinin çok ama çok üzerindedir. Bu yüzden çıkacak olan dünya savaşı, bir bakıma doğal seleksiyon görevi görecektir. Çok acımasız bir bakış açısı ama doğrusu bu. Ayrıca insan ırkı her ne kadar medeni olmaya çalışsa da vahşidir. Binlerce yıldır süregelen bir özelliği 100 yılda değiştiremezsiniz. İnsanoğlu savaşmaya alışmıştır. Bu genlerinde vardır. Şunu da belirtmek gerekir ki her savaş sahada yapılmaz. Ama fiziki bir savaşa insanoğlunun ihtiyaç duyduğu bilimsel araştırmalarla da kanıtlanmıştır. Son 30 yıldır ortaya çıkan bir sürü saçma sapan ve bir kısmı vahşi spor dalı da bunun bir yansımasıdır. Yani insanoğlu yerel savaşlar hariç savaşsız kaldığı son 65 yılın da acısını çıkartmak isteyecektir. Modern dış görünüşü itiraf edemese bu, yadsınamaz bir gerçektir.

Peki savaş çıkacak diye kabuğumuza mı çekileceğiz? Hayır ama güne daha çok değer vereceğiz. Dertlerimizi, isteklerimizi ertelemeyeceğiz. Günü yakalayacağız (Carpe diem!)! Aslında bunu yapmak için illa da önümüzde ciddi bir savaş ihtimali olması gerekmez. Lakin uzun vadeli planlar böyle dönemlerde sakıncalı olur. Bu yüzden naçizane tavsiyem maksimum 1 yıllık planlar yapmanız, her alanda.

Yazıyı bitirirken şunu bir kez daha vurgulayayım: Ben bir boktan anlamayan bir entel bozuntusuyum ama ben de buyum ve benim düşüncem de budur. İnanmak, benle dalga geçmek, vs. size kalmıştır. İşte aynı sebeple, istisnalar hariç, politik bir yazı yazmayacağım. Çünkü gidilen yol bellidir. Ben ise etkisiz bir elemanım, limitim neredeyse sıfır. İyi bir yaşam planı dilerim!

Hiç yorum yok: